İletişimde Kalın

İncelemeler

Evsel Katı Atık Tarife Raporunun Hazırlanması

Yayın Zamanı

tarih

Evsel Katı Atık Tarife Raporunun Hazırlanması

Katı Atık Toplama ve Bertaraf Tarifelerinde Yasal Durum Nedir?

11.08.1983 Tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürülüğe giren, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun, izin alma, arıtma ve bertaraf etme yükümlülüğü başlıklı 11. maddesinde; “Üretim, tüketim ve hizmet faaliyetleri sonucunda oluşan atıklarını alıcı ortamlara doğrudan veya dolaylı vermeleri uygun görülmeyen tesis ve işletmeler ile yerleşim birimleri atıklarını yönetmeliklerde belirlenen standart ve yöntemlere uygun olarak arıtmak ve bertaraf etmekle veya ettirmekle ve  öngörülen izinleri almakla yükümlüdürler.” ayrıca “Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler evsel katı atık bertaraf tesislerini kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmekle yükümlüdürler. Bu hizmetten yararlanan ve/veya yararlanacaklar, sorumlu yönetimlerin yapacağı yatırım, işletme, bakım, onarım ve ıslah harcamalarına katılmakla yükümlüdür. Bu hizmetten yararlananlardan, belediye meclisince belirlenecek tarifeye göre katı atık toplama, taşıma ve bertaraf ücreti alınır. Bu fıkra uyarınca tahsil edilen ücretler, katı atıkla ilgili hizmetler dışında kullanılamaz.” hükümleri yer almaktadır.

Yasal Durum

Yasal Durum

Söz konusu Çevre Kanunu’na istinaden tüm yerel yönetimlere, vatandaşlardan katı atık toplama, taşıma, aktarma ve bertaraf maliyetlerinin fatura edilmesini zorunlu hale getirmiştir. Ayrıca bertaraf bedellerinin belirlenmesi, faturalandırma ve tahsilat ayrıntılarının belirlenmesi için, alt tarafta yer alan yönetmelik Ekim 2010 da Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Sonrasında yine alt tarafta bulunan yönetmeliği açıklayıcı kılavuz Bakanlık internet sayfasında yayınlanmıştır.

  • Atıksu Altyapı ve Evsel Katı Atık Bertaraf Tesisleri Tarifelerinin Belirlenmesinde Uyulacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik (27.10.2010 tarih ve 27742 sayılı Resmi Gazete)
  • Evsel Katı Atık Tarifelerinin Belirlenmesine Yönelik Kılavuz (www.cygm.gov.tr)

Söz konusu mevzuat düzenlemeleri değerlendirildiğinde karşımıza üç ana konu başlığı çıkmaktadır. Bu konu başlıklarından Birincisi: Tam Maliyet Esaslı, toplam sistem maliyetlerinin tarifelere yansıtılmasıdır. Yerel yönetimlerce evsel nitelikli atıkların toplanması, taşınması, aktarılması ve bertarafı gibi hizmetlerin yapılmasında harcanan ücretlerin bu hizmetten faydalananlardan tahsil edilmesini tanımlamaktadır. Tarifelerin belirlenmesinde kirleten öder prensibine göre hareket edilmesi, evsel kati atık hizmetleri için tahsil edilecek ücretlerin bu hizmetler dışında kullanılmamasını kapsamaktadır.

Fatura Edilecek Ücretlerin Belirlenmesi

Toplam atık yönetim maliyeti, yukarıda yer alan usuller çerçevesinde, tam maliyet hesabına göre hesaplanması gerekmektedir. Bu nedenle en azından söz konusu işlerin görülmesinde harcanan tutarların kirletenlerden alınması gerekmektedir. Fakat uygulamada mükerrer tahsilat yapılmaması için atık yönetim maliyetlerinden Çevre Temizlik Vergisinin çıkartılması ile bulunacak tutar üzerinden yapılması gerekmektedir.

  • 2017 Yılı Temizlik İhalesi Bedeli (Eklenecek)
  • Çevre Temizlik Vergisi Büyükşehir Payı Tahsilatı (Çıkartılacak)
  • Çevre Temizlik Vergisi İşyeri Tahakkuku (-)
  • Atık Toplama ve Taşıma Maliyeti (+)
  • Öz Kaynak Getirisi (+)
  • Beklenen Toplam Gelir (+)

Yerel Yönetimlerin Tarifelerin Belirlenmesindeki Sorumluluğu Nedir?

24.12.2003 tarih ve 25326 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun kamu zararı başlıklı 71. maddesinde “e) İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,” kamu zararının belirlenmesinde esas alınmaktadır. Yukarıda yer alan kanun maddesinde yer alan nedenlerden dolayı, tarifelerini belirlemeyen ve bu tarifelere göre tahsilatlara başlamayan yerel yönetimlerin kamu zararı oluşturduğu tartışmasız bir gerçektir. Zira söz konusu “Atıksu Altyapı ve Evsel Katı Atık Bertaraf Tesisleri Tarifelerinin Belirlenmesinde Uyulacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik” altı kere revize edilmiştir. Son olarak 25.1.2018 de revize edilerek yerel yönetimlerin bu sorumluluğu 31.12.2018’e kadar ertelenmiştir. Bu nedenle yerel yönetimlerin bu tarihe kadar tarife bedellerini belirlemesi ve tahsilatlara başlaması gerekmektedir. Aksi halde kamu zararına neden olacaklarından ileriki yıllarda yapılacak denetimlerde  zor duruma düşebilirler.

Evsel Katı Atık Tarife Raporunun Hazırlanması

Evsel Katı Atık Tarife Raporunun Hazırlanması

Tarife Bedellerin Faturalandırılması

Tarif bedellerinin faturalandırma işlemi, yerel yönetimlerin yada bağlı olduğu büyük şehir belediyelerinin su idarelerinin su faturaları üzerinden yapılması gerekmektedir. Bu doğrultuda söz konusu faturayı düzenleyecek olan kurum yada birime, evsel atık tarife mükelleflerinin sıralı listesinin ve tarife gruplarından birim başına ne kadar ücret tahsil edileceği gibi verilerin bildirilmesi gerekmektedir.

Sorumlu su idarelerinin bu tahsilattan kaçınma yada yapmama gibi bir durumu söz konusu değildir. Bu konuda geçmiş yıllarda, su faturalarına atık bedeli eklemek istemeyen ve tahsilattan kaçınan bazı su idareleri işyerlerine ait evsel atık tarife bedellerinin ilçe belediyeleri tarafından yapılmasının daha doğru olacağını belirten (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı) yazı yazarak Bakanlık’tan görüş istemiş olsalar da, Bakanlık faturalandırma ve tahsilat işlemlerinin su idareleri tarafından yapılması gerektiğini resmi olarak bildirmiştir.

Katı Atık Toplama ve Bertaraf Bedelleri

Katı Atık Toplama ve Bertaraf Bedelleri

Hizmetlerden Faydalanan İle Sözleşme Yapılması

Söz konusu yönetmeliğin 12’nci maddesi gereği hizmetten yararlanan her abone ile karşılıklı sözleşme yapılması zorunludur. Sözleşme yapılması maddesi, ileride yaşanacak uyuşmazlık ve anlaşmazlıkların önüne geçmek amacı ile her iki tarafında koruyucu ve bağlayıcı maddeler içereceğinden önemli bir detay olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat özellikle büyük şehir alt kademe belediyeleri gibi yerel yönetimlerin hizmetten yaralananlar ile sözleşme yapması pekte mümkün görünmemektedir. Abonelik ilişki olmayan kişi ve kurumlardan tahsil edilen her türlü ücret gerek idari gerekse adli mahkemelerde dava konusu olmakta idi. Zira 14. Danıştay Dairesinin E. 2013/6307, K. 2015/1077, T: 12.02.2015, Kararı doğrultusunda Abone ifadesinin hem su hem atık su hemde katı atık hizmetinden yararlanan kişiyi ifade ettiğine karar vermiştir. Söz konusu kararın tam metnine ulaştık ve inceledik. Bu kapsamda katı atık bedelinin abone sözleşmesi olmadan su faturası üzerinden tahsil edilmesi uygulamasının hukuka uyarlı olduğu değerlendirilmiştir. 

Okumaya Devam
Yorum İçin Tıklayın

Yorum yapabilmek için kullanıcı girişi yapmış olmalısınız. Kullanıcı Girişi

Leave a Reply

İncelemeler

Türkiye için IPA III 2023 Eylem Programı Finansman Anlaşması Yürürlüğe Girdi!

Yayın Zamanı

tarih

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki iş birliğinin önemli bir adımı olarak IPA III 2023 Yılı Eylem Programı Finansman Anlaşması yürürlüğe girdi. Bu kritik anlaşma, 16 Aralık 2024 tarihli ve 32754 sayılı Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanarak 17 Aralık 2024 tarihinde resmen uygulamaya kondu.

Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği Başkanı Büyükelçi Mehmet Kemal Bozay ve Avrupa Komisyonu adına Güney Komşuluk Bölgesi ve Türkiye Direktörü Francisco Joaquin Gaztelu Mezquiriz tarafından imzalanan anlaşma, Türkiye’nin AB uyum sürecindeki mali desteklerini güçlendirecek.

208,6 Milyon Avro Bütçeyle 6 Ana Sektöre Destek

Toplam 208,6 milyon Avro bütçe ile hazırlanan bu anlaşma kapsamında, Avrupa Komisyonu tarafından Türkiye’ye aktarılacak fonlarla, 2021-2027 yıllarını kapsayan IPA III Programı altında yer alan projeler hayata geçirilecek. Finansman sağlanacak ana sektörler şunlardır:

  • Temel Haklar
  • Çevre ve İklim Değişikliği
  • Sürdürülebilir Ulaşım
  • Tarım ve Enerji
  • İstihdam, Eğitim ve Sosyal Politikalar
  • Birlik Programları

Türkiye’nin AB Yolculuğunda Yeni Bir Sayfa

Bu projeler, Türkiye’nin Avrupa Birliği uyum sürecindeki çevresel, ekonomik ve sosyal hedeflere ulaşmasına katkı sağlayacak. Özellikle çevre ve iklim değişikliği, sürdürülebilir ulaşım ve enerji sektörlerinde yapılacak yatırımlar, ülkemizin sürdürülebilir kalkınma vizyonuna destek olacak.

Bu önemli gelişme hakkında daha fazla bilgi almak için Resmi Gazete kaynağına göz atabilir veya ilgili kurumların duyurularını takip edebilirsiniz.

Türkiye’nin Geleceğine Yön Veren Projeler

AB ile iş birliğinin yeni fırsatlarını yakalamak ve sürdürülebilir bir geleceği inşa etmek için IPA III Programı, Türkiye’nin önemli bir adımı olmaya devam ediyor.

Okumaya Devam

İncelemeler

Kentsel Yeşil Alanların Sürdürülebilir Yönetimi: Geleceğin Şehirleri İçin Anahtar Yaklaşımlar

Yayın Zamanı

tarih

Günümüzde küresel ısınma ve iklim değişikliği, şehirlerimizi daha dirençli ve yaşanabilir hale getirmek için acil önlemler alınmasını gerektiriyor. Türkiye’de, özellikle büyük şehirlerde nüfus yoğunluğunun artması, yeşil alanların korunması ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesinin önemini artırıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hazırladığı “Kentsel Yeşil Alanların Sürdürülebilir Yönetimi” adlı çalışmada, bu önemli konuya dair dikkat çekici bilgiler ve öneriler yer alıyor.
İklim Değişikliği ve Şehirler: Sorunlar ve Çözümler

Küresel ölçekte şehirler, sera gazı emisyonlarının yaklaşık %75’inden sorumlu. Bu nedenle, kentsel yeşil alanların karbon yutakları olarak etkin bir şekilde yönetilmesi gerekiyor. Ağaçlandırma çalışmaları, yeşil çatı uygulamaları, parklar ve diğer yeşil altyapılar, şehirlerin karbon ayak izini azaltmada hayati bir rol oynuyor. Aynı zamanda, bu alanlar ekosistem hizmetleri sunarak biyolojik çeşitliliği destekliyor, hava ve su kalitesini iyileştiriyor.
Kentsel Yeşil Alanlar ve Ekolojik Denge

Kentsel yeşil alanların sürdürülebilir yönetimi, sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal faydalar da sağlıyor. Bu alanlar:

Şehir sıcaklıklarını düşürerek enerji tüketimini azaltıyor.
Vatandaşların rekreasyon ihtiyaçlarını karşılıyor.
Toplumun psikolojik ve fiziksel sağlığına katkıda bulunuyor.

Özellikle, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmak için karbon depolama kapasitesine sahip ağaç türlerinin seçilmesi ve bu türlerin ekolojik dengeye katkı sağlaması büyük önem taşıyor.
Afetlere Dirençli Şehirler

Türkiye, deprem gibi doğal afetlere karşı hassas bir coğrafyada bulunuyor. Bu nedenle, kentsel yeşil alanların afet durumlarında toplanma ve barınma alanı olarak kullanılabilir şekilde planlanması gerekiyor. Özellikle yeşil alanlarda organik ve yumuşak tasarımlar, açık mekanlar ve sosyal etkileşime olanak sağlayan alanlar, afet sonrası psikolojik ve fiziksel iyileşme sürecini hızlandırabilir.
Kentsel Biyoçeşitlilik ve Doğal Türler

Kentsel alanlardaki doğal türlerin korunması ve kullanılması, hem ekolojik hem de estetik açıdan önemli. Doğal bitki türlerinin şehir peyzajına entegrasyonu, bakım maliyetlerini azaltırken çevresel faydaları da artırıyor. Ayrıca, bu türlerin yerel ekosisteme sağladığı katkılar, iklim değişikliği ile mücadelede kritik bir rol oynuyor.
Yeşil Altyapı Yaklaşımları

Çalışmada, yeşil altyapı kavramının kentsel sürdürülebilirlik için taşıdığı önem vurgulanıyor. Yeşil altyapılar:

  • Suyun depolanması ve yönetimi,
  • Şehirlerin soğutulması,
  • Hava kirliliğinin azaltılması,
  • Sosyal etkileşimin teşvik edilmesi gibi birçok fayda sağlıyor.

Bunların yanı sıra, yeşil altyapının karbon fiyatlama stratejileri ile entegre edilmesi, sürdürülebilir şehirler için etkili çözümler sunabilir.
İklim Dostu Peyzaj Tasarımı

Peyzaj tasarımında bitkilerin formu, rengi ve dokusu gibi özelliklerin insan psikolojisi üzerindeki etkileri büyük önem taşıyor. Örneğin, sakinleştirici bir etki yaratmak için yeşil ve mavi tonlarına ağırlık verilmesi öneriliyor. Aynı şekilde, insanların kendilerini daha güvende hissedeceği organik tasarımlar ve sosyal etkileşim alanları, psikolojik iyileşmeyi destekliyor.
Deprem Parkları ve Afet Yönetimi

Afet anında toplanma alanı olarak kullanılabilecek kentsel yeşil alanlar, hem barınma hem de sosyal etkileşim için önem taşıyor. Bu alanlarda, çocuklar için oyun alanları, spor alanları ve dinlenme mekanları gibi sosyal donatılara yer verilmesi, toplumsal dayanıklılığı artırabilir.
Sürdürülebilir Yönetim için Öneriler

Eşgüdüm ve İş Birliği: Kentsel yeşil alanların planlanması ve yönetiminde yerel yönetimler, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşları arasında iş birliği sağlanmalı.
Doğal Türlerin Kullanımı: Bölgesel iklim ve toprak koşullarına uygun bitki türleri tercih edilmeli.
Yeşil Alan Envanteri: Kentsel yeşil alanların karbon depolama kapasiteleri hesaplanarak bir envanter oluşturulmalı.
Toplum Bilinci: Bireylerin yeşil alanlara olan duyarlılıklarını artırmak için eğitim programları düzenlenmeli.
Dijital Teknolojiler: Kentsel yeşil alanların yönetiminde dijital veri ve analiz sistemlerinden faydalanılmalı.

“Kentsel Yeşil Alanların Sürdürülebilir Yönetimi” çalışması, şehirlerin iklim değişikliği ile mücadeleye nasıl uyum sağlayabileceğine dair kapsamlı bir rehber sunuyor. Bu rehberdeki öneriler, şehirlerin daha yaşanabilir, dirençli ve çevre dostu bir yapıya dönüşmesine yardımcı olabilir. Kentsel yeşil alanlar, sadece bugünün değil, geleceğin de temel ihtiyacıdır. Bu nedenle, şehirlerimizde daha fazla yeşil alan yaratmak ve mevcut alanları korumak için hep birlikte çalışmalıyız.

İndirmeler: T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hazırladığı Kentsel Yeşil Alanların Sürdürülebilir Yönetimi kitabı

 

Okumaya Devam

İncelemeler

Isı Haritası Metodolojileri ve İklim Değişikliği Risk Değerlendirmesi

Yayın Zamanı

tarih

Isı Haritası Metodolojileri Oluşturulmasına İlişkin Rehber, bankalar, enerji, çimento, demir-çelik ve daha pek çok sektörde iklim değişikliği kaynaklı geçiş ve fiziksel risklerin değerlendirilmesine rehberlik eden kapsamlı bir dokümandır. Sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda düşük karbon ekonomisine geçiş ve iklim değişikliğine uyum konularında sektörel analizler sunar.

Bu rehber, karbon yoğun sektörlerdeki riskleri analiz ederek, uygun stratejik çözümler geliştirilmesine olanak tanır. Geçiş riskleri, düzenleyici değişikliklerden itibar yönetimine kadar uzanan geniş bir yelpazede değerlendirilmektedir. Özellikle enerji ve çimento sektörleri, fosil yakıt kaynaklı emisyonlar nedeniyle yüksek risk kategorisinde yer almaktadır.

Anahtar Noktalar:

  1. Geçiş Riski Değerlendirmeleri:
    • Düzenlemeler (karbon fiyatlaması, şeffaflık gereklilikleri).
    • Piyasa ve tüketici davranışlarındaki değişiklikler.
    • Teknolojik dönüşümler (düşük karbon inovasyonları).
    • İtibar riskleri (çevre dostu olmayan ürünlerin damgalanması).
  2. Sektörlere Özel Isı Haritaları:
    • Enerji sektörü: Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla düşük karbonlu üretime geçişte önemli fırsatlar sunarken, fosil yakıtlar yüksek emisyon maliyetleri oluşturuyor.
    • Demir-çelik ve çimento sektörü: Karbon yoğunluğu yüksek, bu nedenle karbon yakalama teknolojileri ve alternatif yakıtlar kritik rol oynuyor.
    • Tarım sektörü: İklim değişikliği kaynaklı verim kaybı ve emisyon azaltımı gereksinimleri ele alınıyor.
  3. Fiziksel Risk Değerlendirmeleri:
    • İklim projeksiyonlarına dayalı sektörel kırılganlık analizleri.
    • Coğrafi konumlara göre risk sınıflandırmaları.
    • Doğal afet projeksiyonları ve hafifletme stratejileri.
  4. Inovasyon ve Teknoloji Kullanımı:
    • Dijital ikiz teknolojileri ile üretim süreçlerinin optimizasyonu.
    • Karbon yakalama, kullanma ve depolama teknolojileri (CCUS).

Neden Önemli?

Bu rehber, iş dünyası, yatırımcılar ve düzenleyiciler için riskleri azaltma ve fırsatları değerlendirme noktasında stratejik bir yol haritası sunuyor. Özellikle sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak isteyen sektörler için düşük karbonlu çözümler ön planda.

İlgili rehberin tam metnine.  aşağıda yer alan link üzerinden ulaşabilirsiniz.

Isi_Haritasi_Metodolojileri_Olusturulmasina_Iliskin_Rehber

 

Görsel Prompt: “An interactive map showing climate risk zones categorized by sectors, with icons representing industries such as energy, cement, steel, agriculture, and transport. The map is visually striking with red, yellow, and green color gradients to indicate high, medium, and low risk zones. Overlays include renewable energy symbols like wind turbines and solar panels, alongside industrial factories emitting CO2, all under a futuristic and professional design.”

Okumaya Devam

Trend

Copyright © 2024 Çevre Portal Türkiye'nin Sürdürülebilir, İlkim Dostu İş ve Sosyal Medya Ağı