İncelemeler
Görüntü Kirliliği Yasal Mevzuatı
Görüntü Kirliliği Yasal Mevzuatı
İnsanın görme alanına girdiğinde insan tabiatına hoş gelen, onu rahatsız etmeyen görüntülere güzel; insanı rahatsız eden, bir şekilde olumsuz etkileyen görüntülere de çirkin denilebilir. Bu tanıma uygun olarak insanların doğal çevrede yapmış olduğu olumsuz değişikliklerle sağlıklı insanların görüntü alanlarının kişileri rahatsız edici hale getirilmesine “görüntü kirliliği” denilmektedir. Günümüzde sanayileşmenin, nüfusun ve çarpık kentleşmenin hızla artması insanları etkileyen görüntü kirliliklerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Sanayileşme beraberinde görüntü kirliliği ve çevre kirliliğini getirmektedir. Gelişi güzel kurulmuş ve çevresel olarak hiç bir önlem almamış sanayiler aynı zamanda çevrede yaşayan ve o çevrede zorunlu olarak bulunmak zorunda kalan insanların yaşamlarında kötü görüntülerin oluşmasına neden olmaktadır. Nüfusun hızla artması ile birlikte plansız kentleşme sıklığı da artmaktadır.
Düzensiz imar alanları, göze ve görüntüye hitab etmeyen binalar, çevre düzenlenmesi yeterli olmayan kentler olumsuz görüntülerin oluşmasına neden olmaktadır. Hızlı kentleşme sürecinin yarattığı sorunların çözümlenemediği, kır ve kent ilişkilerinin nesnel boyutlarının belirlenmesinde ilkelerin konulamadığı ülkemizde, kent yerleşmelerinin kontrolsüz bir gelişim ve değişime terk edildiği malumdur. Bu bağlamda kentlerimiz nüfus yığılmalarının oluştuğu birimler konumundadır.
1950’ den sonra hızlanmaya başlayan kentleşme olgusu, büyük kentlerde yığılmalara neden olmuş, dengeli bir kentsel dağılım oluşamamıştır. Bu durum, önemli sosyal ve ekonomik yapı değişikliği sorunlarına ve hızla artan kentsel yatırım ihtiyaçlarına yol açmıştır. Kentleşmede yeşil alanların insan sağlığı açısından büyük önem taşıyan ekolojik alanlardır. Öncelikle bu alanların işlevlerini yerine getirebilmeleri ve kendi yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli olan temiz havanın sağlanması gerekmektedir. Bu bakımdan makro ya da mikro düzeyde gerçekleştirilecek kent içi ve çevresi planlama ve uygulama çalışmalarında, söz konusu hususların önemle göz önüne alınması gerekmektedir.
Kentlerde yeşil alan oluşturulmasında başarıya ulaşmak için temel koşul bitki ve ortam koşulları arasındaki ekolojik ilişkileri ortaya koyacak bir değerlendirmenin yapılabilmesidir. Bu yönde yapılacak sağlıklı bir ekolojik değerlendirme, mevcut ortam koşullarına, uyum sağlayabilecek bitki türlerinin doğru olarak seçimini sağlar. Bunu gerçekleştirmek ise bitki türlerini yetiştirme ortamı isteklerinin bilinmesi ile sağlanır. Bu bakımdan mevcut kentlerde yapılacak yeni düzenlemelerde ve yeni kurulacak kentlerde sağlıklı bir yaşam ortamının oluşturulması, kent plancılarının, mimarların ve peyzaj mimarlarının yanında ekolog ve meteorologların da katkılarına yer veren kombine bir planın yapılıp uygulanması ile mümkündür.
Diğer yandan özellikle büyük kentlerde gelişi güzel tasarlanmış ve düzensiz olarak binaların dış yüzeylerine, iş yeri önlerine, cadde ve sokaklara asılmış ilan ve reklam tabelaları da görüntü kirliliği oluşturmaktadır. Bu tabelaların belirli düzen çercevesinde ve metrekareye uygun düşecek şekilde yerleştirilmesinin düzenlenmesi gerekmektedir. Bu konuda yetkili olan kurum ve kuruluşlar denetimlerini sıklaştırarak bu durumun daha uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Bu tür çirkin görüntülü alanlarda yaşamak zorunda bırakılan insanlar, sıklıkla aşağıdaki görüntü kirliliklerine maruz kalırlar.
Geniş çevrede istenmeyen görüntüler; yanmış orman alanları, yeşilliğe sahip olmayan boş alanlar, erozyona uğramış sahalar, kirletilmiş kıyı ve sular, düzensiz yapılaşmanın gerçekleştiği yerleşim alanları.
Kentlerdeki görüntü kirliliği; hava kirliliği, yeşil alan yokluğu, monoton ve içice yapılaşma, plansız ve düzensiz yapılaşma, otomobillerin düzensiz ve kurallara aykırı park ettiği yol kenarları ve şehir alanları, görüş alanı darlığı,
dış cephe görüntüsündeki karmaşa, enkazlar, düzensiz trafik, plansız köprü ve altgeçitler, gelişi güzel atılan atıklar,
levha ve tabelalardaki oransızlık, renk ve biçim uyumsuzlukları, ışık kirliliği.
İç mekanlarda görüntü kirliliği; Darlık-basıklık, yetersiz aydınlatma, yapıların aşırı köşeliliği, yapılarda fazla sayıda gereksiz kolonların bulunması, renk uyumsuzlukları, ihtiyaca uymayan düzenlemeler, kullanıcının kültür, ekonomi ve zevkiyle bağdaşmayan eşya düzeni, TV yayınlarına ait görüntü kirlilikleri, sigara içimine bağlı görüntü, topluma açık yerlerde kirli ve aşırı yıpranmış malzemelerin kullanılması.
İnsan ve insanla ilgili olumsuz görüntüler; Kirli ve bakımsız bir bedene ait görüntüler (yüz, saç, diş, tırnak), kirli ve bakımsız giyim eşyaları, kendine yabancılaşma tezahürü giyim ve tutumlar, kötü davranış ve uygunsuz hareketler, yoksulluğun istismarı (dilencilik), cinselliğin istismarı.
Görüntü Kirliliğinin İnsan Üzerindeki Olumsuz Etkileri
Görüntü olarak çirkin ortamlar insanda hoşnutsuzluk, bezginlik meydana getirir. Gün boyu bu tür ortamlara ve görüntülere maruz kalan insanlarda psikolojik olumsuzluklar görülmektedir. Bu insanların çalışmaları ve yaşamlarına konsantrasyonunu zorlaşmaktadır. Özellikle çarpık kentlerde ve birbirine çok yakın olarak imar edilen binalarda yaşayan insanların gün boyu uzak alanları görmemeleri çeşitli sağlık bozuklukların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Nitekim, psikiyatri kliniklerinde tabiatla uyumlu, göze hitap eder tarzda düzenlemeler yapılarak, ortam tedavisinde kullanılmaktadır. Görüntü kirliliğinin çeşidi ve kişisel farklılıklara göre daha başka etkiler de ortaya çıkar.
– Düzensizlik sonucu dikkat dağılması, gözlerde yorgunluk, isteksizlik, verimsizlik.
– Biteviyelik sebebiyle uyarılmada azalma, duygusal dönüşüm ve düşünce çeşitliliğinde azalma,
– Karmaşa sebebiyle adaptasyon güçlüğü, sinirlilik, öfke, davranış bozukluğu,
– Sürekli nahoş manzaralarla karşı karşıya kalma sonucu kötümserlik, yaşama sevincinde azalma ve psikosomatik hastalıklarda artış,
– İstenmeyen görüntüler sonucu ruhi travma, bulantı, baş dönmesi görülebilir.
Görüntü Kirliliği Hakkında Genelge
T.C.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü
Sayı : 71188846-250-1761 22/01/2015
Konu : Görüntü kirliliği
İlgi : a) Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 19/12/2014 tarih ve 2014/26 nolu Genelgesi
b) Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 23/12/2014 tarih ve 16365 sayılı yazısı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığından alınan ilgi (b) yazıda; mevcut ve yeni yapılaşmalarda, yol güzergahlarında ve kaldırımlarda görüntü kirliliğinin önüne geçilebilmesi ve kentlerimize görsel kimlik kazandırılması amacıyla tedbirlerin alınması, alınan tedbirler kapsamında gerekli düzenlemelerin yapılması, düzenlemeler kapsamındaki yapılaşmaların denetlenmesi ve yapılara düzenlenen belgelerin bu kapsamda alınan kararlar doğrultusunda gerçekleştirilmesi ile ilgili ilgi (a) Genelge yayımlandığı belirtilerek, Genelgede belirtilen hususlar çerçevesinde mahalli idarelerce gerekli tedbirlerin alınması istenilmektedir.
Konunun iliniz dâhilindeki mahalli idarelere duyurulması hususunda;
Bilgi ve gereğini arz ve rica ederim.
Enver SALİHOĞLU
Bakan a.
Vali
Müsteşar Yardımcısı
EK :
İlgi (a) yazı
İlgi (b) Genelge
DAĞITIM :
Gereği: 81 İl Valiliğine Bilgi:ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞINA(Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü)
Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü
T.C.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
Sayı : 17576483/06.02/16212 19 Aralık 2014
Konu : Görüntü Kirliliği hk.
GENELGE
26/2014
5393 sayılı Belediye Kanunu‘nun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (n) bendinde, ‘Reklam panoları ve tanıtıcı tabelalar konusunda standartlar getirmek` 5393 sayılı belediye Kanunun 51 nci maddesinde; ‘Belediye zabıtası, beldede esenlik huzur, sağlık ve düzenin sağlanmasıyla görevli olup bu amaçla, belediye meclisi tarafından alman ve belediye zabıtası tarafından yerine getirilmesi gereken emir ve yasaklarla bunlara uymayanlar hakkında mevzuatta öngörülen ceza ve diğer yaptırımları uygular.”,
5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu‘nun 7 ncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde; “(Değişik: 12/11/2012-6360/7 md.) Büyükşehir belediyesinin yetki alanındaki mahalleleri ilçe merkezine bağlayan yollar, meydan, bulvar, cadde ve ana yolları yapmak, yaptırmak, bakım ve onarımı ile bil yolların temizliği ve karla mücadele çalışmalarını yürütmek: kentsel tasarım projelerine uygun olarak bu yerlere cephesi bulunan yapılara ilişkin yükümlülükler koymak: ilân ve reklam asılacak yerleri ve bunların şekil ve ebadını belirlemek: meydan, bulvar, cadde, yol ve sokak ad ve numaraları ile bunlar üzerindeki binalara numara verilmesi işlerini gerçekleştirmek.” hükümleri yer almaktadır.
Yukarıda yer alan mevzuat hükümleri doğrultusunda, mevcut ve yeni yapılaşmalarda, yol güzergahlarında ve kaldırımlarda görüntü kirliliğinin önüne geçilebilmesi ve kentlerimize görsel kimlik kazandırılması amacıyla;
1) Mevcut ve yeni yapılaşmalarda;
- a) Cephelerde konumlanacak panjur, kepenk, klima, aydınlatma ekipmanları, reklam panosu ve tanıtıcı tabelaların büyüklükleri, konum, renk, şekil, boyutları ve yazı biçimlerinin belirlenmesi.
- b) Uydu antenlerinin binaların arka cephe çatılarına monte edilmesi; balkon, ön. yan ve arka duvarlara anten monte edilmemesi,
- c) Binalara aynı amaca yönelik çok fazla sayıda anten kurdurulmaması, anten sayısını asgari seviyede sağlamak için merkezi ortak anten sistemlerinin kullanılması.
- d) Çatılarda estetik olarak yapı bütünlüğünü olumsuz etkileyen, uydu antenleri, reklam tabela ve panoları, klima, aydınlatma ekipmanları ile çatı rengi ve kullanılacak kaplama malzemeleri ile ilgili kıstaslar getirilmesi.
- e) Görüntü kirliliği oluşturan duvar ve yapılardaki eksik boyaların tamamlatılması,
2) Yol güzergahlarında;
- a) Yol boyu otopark düzenlemelerinde görüntü kirliliğini engelleyecek ve otopark
kullanımına katkı sağlayacak şekilde cep ve peyzaj düzenlemelerinin yapılması.
- b) Aydınlatma, yönlendirme, ağaçlandırma çalışmalarında engelsiz ve engelli erişimini olumsuz etkileyen uygulamaların yeniden düzenlenmesi, bu konuda uygulamaya esas ilke kararları alınması ve tip uygulamalar geliştirilmesi,
- c) Yangın riski oluşturacak şekilde, elektrik direklerine reklam, afiş v.b. materyallerin asılmasının önlenmesi,
sürüş güvenliğini tehlikeye düşürmeyecek şekilde dL_
- d) Şehiriçi ana arterler ile şehrin giriş-çıkış yol kenarlarında ışıklı reklam ve tanıtım tabelaları, totemler ve benzeri uygulamaların görsel ulaşımı engellemeyecek ve sürüş güvenliğini tehlikeye düşürmeyecek şekilde düzenlenmesi,
- e) Şehir içi ulaşım yönlendirme levhalarının etkin yönlendirme sağlayacak, trafiği ve görsel erişimi sağlayacak şekilde standartlara uygun olarak tasarlanması,
3) Kaldırımlarda;
- a) Aydınlatma, yönlendirme, ağaçlandırma çalışmalarında, engelsiz ve engelli erişimini olumsuz etkileyen uygulamaların yeniden düzenlenmesi, bu konuda tip uygulamalar geliştirilmesi.
- b) Kaldırım ve yol boyu uygulamalarında, fiziksel erişimle birlikte görsel erişimi engelleyici uygulamaların da yapılmaması.
- c) Peyzaj düzenlemelerinin, öncelikle yayaların, engellilerin ulaşımı ve araçların sürüş güvenliğini tehlikeye atmayacak ve görüntü kirliliğini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi.
- d) Görsel ulaşımı engellemeyecek reklam panoları, yönlendirme levhaları, bina giriş
saçakları, tanıtıcı tabelalar ve bunların sabitleneceği aparatların büyüklükleri, konum, renk, şekil, boyutları ve yazı biçimleri kriterlerinin belirlenmesi,
için gereken çalışmaların ivedilikle yürütülmesi, iş ve işlemlerin belirtilen hususları gözeterek gerçekleştirilmesi önem arz etmektedir.
Ayrıca, metro, tramvay gibi toplu taşıma araç durakları ve buralara giriş noktalan ile otobüs, dolmuş durak yerlerinin yolcu ve ulaşım güvenliğini tehlikeye atmayacak şekilde gerekli peyzaj elemanları kullanarak görsel algısının iyileştirilmesi, bu gibi yerlerde kullanılan malzeme ve tasarım ile bu iyileşmenin desteklenmesi zorunluluk arz etmektedir.
Ülkemizi uluslararası düzeyde temsile imkan sağlayan, insan odaklı yaşanabilir şehirlerin oluşturulabilmesi için idarelerce yukarıda sayılan tedbirlerin alınması, bu tedbirler kapsamında gerekli düzenlemelerin yapılması, düzenlemeler kapsamındaki yapılaşmaların denetlenmesi gerekmektedir.
644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin “Görevler” başlıklı 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “Yerleşmeye, çevreye ve yapılaşmaya dair, imar, çevre, yapı ve yapım mevzuatını hazırlamak, uygulamaları izlemek ve denetlemek….” hükmü ve 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (o) bendinde yer alan “Yerleşik alanlarda bina ve sair yapılarda görüntü kirliliğine yol açan uygulamaları önleyici tedbirler almak” hükümleri ile Bakanlığımıza görüntü kirliliğini önleyici tedbirler almak ve bu uygulamaları izleme ve denetleme görevi verilmiş olup, bu konuda Bakanlığımızca gerekli koordinasyon ve işbirliğinin yürütülebileceği bilinmelidir.
Bu kapsamda, büyükşehir. il ve ilçe belediyelerince, şehirlerimizde görüntü kirliliğinin önüne geçilebilmesi için gerekli kararların alınması ve yapı ruhsatı, yapı kullanma izni ve açma ve çalışma izni uygulamaların bu kararlar doğrultusunda gerçekleştirilmesi hususunda gereğini önemle rica ederim.
İdris GÜLLÜCE
Bakan
İncelemeler
Ülkemiz Yerel Yönetimleri AB Destek, Hibe ve Fon Kaynaklarından Yeteri Kadar Faydalanabiliyor mu?
Türkiye’deki yerel yönetimlerin Avrupa Birliği (AB) destek, hibe ve fon kaynaklarından yeterince faydalanıp faydalanmadığı konusu, çeşitli faktörlere bağlı olarak değerlendirilmektedir.
AB Fonlarına Erişim ve Katılım: Türkiye, AB’nin aday ülkesi olarak Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA) kapsamında fonlardan yararlanmaktadır. IPA, Türkiye’nin AB müktesebatına uyum sağlaması ve kurumsal kapasitesini artırması amacıyla finansal destek sunmaktadır. Örneğin, 2007-2013 ve 2014-2020 mali dönemlerinde Türkiye, sivil toplum, yargı, çevre, ulaştırma, rekabetçilik, istihdam, enerji ve tarım gibi sektörlerde birçok proje gerçekleştirmiştir.
Yerel Yönetimlerin Katılımı: Yerel yönetimlerin AB fonlarından etkin şekilde faydalanabilmesi için proje hazırlama kapasitesi, uluslararası işbirlikleri ve kurumsal yapıların güçlendirilmesi önem taşımaktadır. “Türkiye ve Avrupa Birliği Arasında Şehir Eşleştirme” (TWIN) Projesi gibi girişimler, Türkiye’deki ve AB üyesi ülkelerdeki yerel yönetimler arasında bilgi ve deneyim paylaşımını teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Bu tür projeler, yerel düzeyde idari kapasitenin artırılmasına katkı sağlamaktadır.
Karşılaşılan Zorluklar: Bununla birlikte, yerel yönetimlerin AB fonlarından yeterince faydalanamamasının nedenleri arasında proje hazırlama ve yönetme konusundaki deneyim eksikliği, dil bariyerleri, uluslararası ortak bulma zorlukları ve bürokratik engeller sayılabilir. Ayrıca, bazı yerel yönetimlerin kurumsal kapasitelerinin yetersiz olması, fon başvurularında başarı oranını düşürebilmektedir.
Genel olarak, Türkiye’deki yerel yönetimler AB destek, hibe ve fon kaynaklarından faydalanma konusunda belirli adımlar atmış olsa da, mevcut potansiyelin tam anlamıyla kullanıldığını söylemek zordur. Yerel yönetimlerin proje hazırlama kapasitelerinin artırılması, uluslararası işbirliklerinin teşvik edilmesi ve kurumsal yapıların güçlendirilmesi, AB fonlarından daha etkin faydalanmalarını sağlayacaktır.
Türkiye’deki yerel yönetimlerin Avrupa Birliği (AB) destek, hibe ve fon kaynaklarından etkin şekilde faydalanabilmeleri için başvurabilecekleri çeşitli programlar ve araçlar bulunmaktadır. İşte bu kaynaklardan bazıları:
1. Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA): Türkiye, AB’ye aday ülke olarak IPA fonlarından yararlanmaktadır. IPA, aday ülkelerin AB müktesebatına uyum sağlaması ve kurumsal kapasitelerini artırması amacıyla finansal destek sunmaktadır. Yerel yönetimler, çevre, ulaştırma, enerji, bölgesel kalkınma ve insan kaynaklarının geliştirilmesi gibi alanlarda IPA fonlarına başvurabilirler.
2. Ufuk Avrupa (Horizon Europe) Programı: AB’nin 2021-2027 dönemini kapsayan araştırma ve yenilik programı olan Ufuk Avrupa, toplam 95,5 milyar avro bütçeye sahiptir. Yerel yönetimler, akıllı şehirler, sürdürülebilir kalkınma ve çevre projeleri gibi alanlarda bu programa başvurabilirler.
3. Erasmus+ Programı: Eğitim, öğretim, gençlik ve spor alanlarını kapsayan Erasmus+ Programı, 2021-2027 dönemi için 28,4 milyar avro bütçeye sahiptir. Yerel yönetimler, gençlik değişimleri, personel hareketliliği ve eğitim projeleri için bu programdan faydalanabilirler.
4. Avrupa Dayanışma Programı (European Solidarity Corps): Gençlerin gönüllülük faaliyetlerine katılımını teşvik eden bu program, toplumsal projeler için finansman sağlamaktadır. Yerel yönetimler, gençlerin katılımını artıracak projelerle bu programa başvurabilirler.
5. Tek Pazar Programı (Single Market Programme): AB Tek Pazarı’nın etkinliğini artırmayı hedefleyen bu program, 2021-2027 dönemi için 4,2 milyar avro bütçeye sahiptir. Yerel yönetimler, KOBİ’lerin desteklenmesi, tüketicinin korunması ve gıda güvenliği gibi alanlarda projeler sunabilirler.
6. Avrupa Birliği Kentler ve Belediyeler Hibe Programı: Bu program, yerel yönetimlerin kapasitelerini artırmayı ve AB standartlarına uyum sağlamalarını desteklemektedir. Belediyeler, eğitim, teknik destek ve altyapı projeleri için bu hibelerden yararlanabilirler.
7. Yerel Yönetim Reformu Projeleri: AB tarafından finanse edilen ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yürütülen bu projeler, yerel yönetimlerin idari kapasitelerini geliştirmeyi ve katılımcı yönetişimi teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Belediyeler, bu projeler kapsamında teknik destek ve eğitim alabilirler.
Başvuru Süreci ve Dikkat Edilmesi Gerekenler:
- Proje Hazırlığı: Yerel yönetimlerin, AB fonlarına başvururken net ve inovatif proje fikirleri geliştirmeleri önemlidir. Proje hedeflerinin, AB programlarının öncelikleriyle uyumlu olması gerekmektedir.
- Ortaklıklar: Birçok AB programı, farklı ülkelerden ortaklarla işbirliğini teşvik etmektedir. Yerel yönetimlerin, uluslararası ortaklıklar kurarak projelerini güçlendirmeleri önerilir.
- Kapasite Geliştirme: Proje hazırlama ve yönetme konusundaki deneyim eksiklikleri, fon başvurularında başarı oranını düşürebilir. Bu nedenle, yerel yönetimlerin personelini eğiterek kurumsal kapasitelerini artırmaları faydalı olacaktır.
Yerel yönetimlerin, bu program ve kaynaklardan etkin şekilde faydalanabilmeleri için proje hazırlama kapasitelerini geliştirmeleri, uluslararası işbirliklerini artırmaları ve AB programlarının önceliklerini yakından takip etmeleri önem taşımaktadır.
İncelemeler
Türkiye’nin İklim Değişikliği ile Mücadelesinde Yeni Dönem: 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi ve COP29 Hazırlıkları
İklim Değişikliği ve Uyum Koordinasyon Kurulu (İDUKK), Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un başkanlığında Ankara’da bir araya gelerek Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelede attığı adımları ve gelecek hedeflerini ele aldı. Toplantıda, Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi doğrultusunda yürütülen çalışmalar ve Kasım ayında Azerbaycan’da düzenlenecek COP29 Zirvesi hazırlıkları değerlendirildi.
İklim Kanunu ve 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi
Toplantının açılışında konuşan Bakan Kurum, iklim değişikliğiyle mücadelenin siyaset üstü bir konu olduğuna vurgu yaparak, İklim Kanunu ile ilgili çalışmaların tamamlandığını ve 2025 yılında TBMM’de kabul edilmesinin beklendiğini belirtti. Bu kanunun, 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi doğrultusunda Türkiye’nin iklim mücadelesinde bir anayasa niteliğinde olacağını söyleyen Kurum, çalışmaların tüm paydaşlarla birlikte devam edeceğini açıkladı.
Uzun Dönemli İklim Stratejisi ve COP29 Hazırlıkları
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Değişikliği Başkanı Prof. Dr. Halil Hasar, Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi, uzun dönemli iklim stratejisi ve COP29 müzakereleri üzerine bir sunum gerçekleştirdi. Prof. Dr. Hasar, Türkiye’nin uluslararası taahhütleri ve iklim değişikliğiyle mücadeledeki adımları hakkında İDUKK üyelerine bilgi verdi.
Yeşil Kalkınma ve Akıllı Şehirler İçin Dijital Dönüşüm
Bakan Kurum, Türkiye’nin çevre ve şehircilik alanında dijital dönüşüm ve yeşil kalkınma hedeflerine uygun bir strateji izlediğini belirtti. 2053 Net Sıfır Emisyon ve yeşil kalkınma hedefleri doğrultusunda, iklim dostu ve yeşil dönüşüm eksenli bir yaklaşımla hareket ettiklerini ifade eden Kurum, Orta Vadeli Program’da dijital dönüşüm ve yeşil finansman hedefleri doğrultusunda çalışmaların sürdüğünü kaydetti.
COP29 Zirvesinde Türkiye’nin 2053 Hedefleri Duyurulacak
Bakan Kurum, toplantıda 2053 Uzun Dönemli İklim Değişikliği Stratejisi’nin detaylarına dikkat çekerek, alınacak kararların COP29’da duyurulacağını açıkladı. Bu zirvede, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesindeki stratejik adımlarının ve yol haritasının sunulacağını belirtti.
Ulusal Depozito Yönetim Sistemi ve Geri Dönüşüm Hedefleri
Türkiye’nin sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda geri kazanım oranını artırmak amacıyla Ulusal Depozito Yönetim Sistemi’nin hayata geçirildiğini açıklayan Kurum, 2035 yılına kadar geri dönüşüm oranını %60’a çıkarmayı hedeflediklerini duyurdu. Sıfır Atık modelinin başarıyla uygulandığını ve Türkiye’nin iklim diplomasisinde örnek bir ülke haline geldiğini belirten Bakan Kurum, arıtılmış atık suların yeniden kullanım oranını ise 2030’da %15’e çıkarmayı amaçladıklarını ifade etti.
Ulusal Yeşil Taksonomi Yönetmeliği 2025’te Uygulamaya Geçiyor
Türkiye’nin özgün ihtiyaçlarına cevap verecek Ulusal Yeşil Taksonomi Yönetmeliği’nin 2025 yılında uygulanmaya başlanacağını ifade eden Bakan Kurum, bu yönetmelikle millet bahçeleri ve ekolojik koridorların genişletilerek yutak alanların artırılacağını belirtti. Türkiye genelinde 81 ilde İl İklim Değişikliği ve Uyum Koordinasyon Kurulları oluşturularak yerelde iklim projeleri hayata geçirilecek.
Çevre Dostu Şehircilik ve Deprem Bölgesinde Yeşil İlkeler
Çevreye duyarlı şehircilik yaklaşımının konut projelerinde benimsendiğini ifade eden Kurum, son 22 yılda 3,3 milyon sosyal konutun çevreye saygılı ve sıfır atık uyumlu bir şekilde inşa edildiğini belirtti. Deprem bölgesinde ise 452 bin yeni konut ve iş yerinin çevreci ilkeler doğrultusunda yapıldığını vurguladı.
Bu adımlar, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelede sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşması ve küresel iklim krizine karşı güçlü bir duruş sergilemesi açısından büyük önem taşıyor.
İncelemeler
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri: Türkiye ve Avrupa Birliği Ekseni Üzerinden Küresel ve Bölgesel Uyumun Önemi
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH), Birleşmiş Milletler’in 2015 yılında ilan ettiği ve dünya genelinde yoksulluğun, açlığın sona erdirilmesi, iklim değişikliğiyle mücadele, toplumsal eşitlik ve çevrenin korunması gibi küresel sorunları çözmeyi hedefleyen 17 kapsamlı hedeften oluşur. SKH’ler, tüm dünya ülkelerinin ortak refah ve barış içerisinde yaşayabilmesi için belirlenmiş evrensel bir yol haritası sunar. Bu hedefler, 2030 yılına kadar ulaşılmak üzere tasarlanmış olup, sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda devletler, kurumlar, bireyler ve özel sektör iş birliğini teşvik eder.
Türkiye ve Avrupa Birliği Ekseninde SKH’ler
Türkiye ve AB, SKH’lerin başarılması yolunda kararlı adımlar atmakta ve sürdürülebilir kalkınmaya önemli katkılar sağlamaktadır. Türkiye, çevresel sürdürülebilirlik, yenilenebilir enerji, iklim eylemi ve atık yönetimi konularında çeşitli projelerle ilerleme kaydetmiş ve AB ile uyumlu adımlar atmaya başlamıştır. AB ise sürdürülebilirlik alanında dünyada öncü kabul edilmekte olup, bu hedefleri bölgesel politikalar ve stratejilerle desteklemektedir.
Türkiye ve SKH’ler
- Yoksulluğun Azaltılması ve Sosyal Refah: Türkiye, SKH’lerin temel hedeflerinden biri olan yoksulluğu azaltmak için çeşitli sosyal yardımlar ve eğitim projeleri geliştirmiştir. Özellikle ekonomik kalkınma ve gelir dağılımında iyileşme sağlanmasıyla, toplumsal refah artırılmaya çalışılmaktadır.
- Eğitim ve Cinsiyet Eşitliği: Türkiye’de nitelikli eğitim ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik çalışmalar artmaktadır. Kız çocuklarının eğitimine önem verilmesi ve kadınların iş gücüne katılım oranlarının artırılması SKH’lerle uyumlu olarak ilerlemektedir.
- Çevre Koruma ve İklim Eylemi: Türkiye, özellikle iklim değişikliğiyle mücadelede önemli adımlar atmaktadır. Paris İklim Anlaşması’nın onaylanması ve 2053 için karbon nötr hedefi belirlenmesi, ülkenin SKH 13 kapsamında kaydettiği önemli ilerlemelerdir. Ayrıca, Sıfır Atık Projesi gibi uygulamalar, doğal kaynakların korunmasını ve atıkların azaltılmasını desteklemektedir.
- Enerji ve Yenilenebilir Kaynakların Kullanımı: Yenilenebilir enerji alanında yatırımlarını artıran Türkiye, 2023 hedefleri doğrultusunda enerji çeşitliliğini artırmayı ve fosil yakıtlara bağımlılığı azaltmayı amaçlamaktadır. Güneş, rüzgar ve hidroelektrik kaynakları kullanımında artış sağlanmıştır.
Avrupa Birliği ve SKH’ler
- Yeşil Mutabakat ve Karbon Nötrlüğü Hedefi: AB, küresel sürdürülebilir kalkınmada öncü bir rol oynayarak 2050 yılı için karbon nötr olma hedefini belirlemiştir. Yeşil Mutabakat (Green Deal), iklim değişikliği ile mücadelede kapsamlı bir politika seti sunar ve üye ülkelerin karbon emisyonlarını sıfırlamayı hedefler.
- Döngüsel Ekonomi ve Kaynak Yönetimi: AB, döngüsel ekonomi alanında başarılı bir model oluşturmuştur. Üye ülkelerdeki işletmeler ve vatandaşlar, kaynak verimliliği ve atık azaltımı konularında teşvik edilmektedir. Bu çerçevede Türkiye de döngüsel ekonomi stratejilerini benimseyerek atık yönetimi alanında AB ile uyum sağlamaktadır.
- Biyoçeşitlilik ve Doğal Yaşamın Korunması: AB, biyolojik çeşitliliğin korunmasını stratejik öncelik olarak ele alır ve üye ülkelerin doğal yaşam alanlarını korumak için politikalar geliştirir. Türkiye de Avrupa’daki projelere uyum sağlayarak kendi biyoçeşitlilik stratejilerini oluşturmakta ve koruma önlemlerini artırmaktadır.
- Eşitsizliklerin Azaltılması ve Sosyal Adalet: AB, SKH 10 kapsamında ülkeler arası ve topluluklar arası eşitsizlikleri azaltmaya yönelik politikalar üretmektedir. Türkiye, AB ile uyum çerçevesinde sosyal adalet ve insan hakları konularında gelişim sağlamakta ve bölgesel eşitsizliklerin giderilmesi yönünde projeler yürütmektedir.
Türkiye ve AB İçin SKH’lerin Önemi
- Ekonomik Kalkınmanın Desteklenmesi: Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, ekonomik büyüme ile çevresel koruma dengesini sağlamak adına tüm sektörlerde yapısal değişiklikleri teşvik eder. Türkiye ve AB için bu hedeflere ulaşmak, ekonomilerinin sürdürülebilir büyüme yolunda ilerlemesini sağlar.
- Çevresel Sürdürülebilirlik ve İklim Direnci: İklim değişikliğine karşı alınan önlemler, Türkiye ve AB için çevre koruma, su ve hava kalitesinin artırılması gibi olumlu etkiler yaratır. İklim direncinin artırılması, gelecekte karşılaşılabilecek afetlerin ve risklerin azaltılmasına yardımcı olur.
- Toplumsal Eşitlik ve Sosyal Adalet: Toplumsal cinsiyet eşitliği, yoksulluğun azaltılması ve sosyal adalet gibi konular, hem Türkiye hem de AB için toplumsal uyum ve istikrar açısından önemlidir. Bu alanlardaki gelişmeler, bölgesel iş birliğini güçlendirecektir.
- Küresel Rekabette Üstünlük Sağlama: Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine uyum, ülkelerin küresel pazarda rekabet edebilirliğini artırır. Türkiye ve AB, sürdürülebilir üretim, yenilenebilir enerji ve çevre dostu politikalar sayesinde küresel pazarda avantaj sağlayabilir.
Sonuç
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, Türkiye ve AB için sadece bir hedef değil, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmanın temel taşıdır. Bu hedeflerin başarıyla uygulanması, toplumların ekonomik, çevresel ve sosyal açıdan daha dirençli, daha eşitlikçi ve daha sürdürülebilir bir geleceğe ulaşmalarını sağlayacaktır. Türkiye, AB ile uyum sürecinde SKH’leri benimseyerek, uluslararası alanda daha rekabetçi ve çevreye duyarlı bir kalkınma yolunda ilerlemektedir. Bu uyum süreci, gelecekte hem Türkiye hem de AB için daha sürdürülebilir bir dünyaya katkıda bulunacak kritik bir adımdır.
- İncelemeler8 yıl önce
Çevre Kirliliğinin Nedenleri
- İncelemeler8 yıl önce
Çevre Mühendisi Maaşları -2019
- Çevre Haberleri8 yıl önce
Çevre Sorunları Nelerdir?
- İncelemeler7 yıl önce
Radyasyonun Zararları Nelerdir?
- Atıksu Arıtımı7 yıl önce
Adsorpsiyon Nedir?
- İncelemeler8 yıl önce
Toprak Kirliliği Nedir?
- Çevre Haberleri7 yıl önce
Çevre Kirliliği ile İlgili Çizilmiş Resimler
- İncelemeler6 yıl önce
Hava Kirliliği Nedir?
Yorum yapabilmek için kullanıcı girişi yapmış olmalısınız. Kullanıcı Girişi