İletişimde Kalın

İncelemeler

İtalyan Corona Virüs Salgınından Türkiye’nin Alması Gereken Dersler

Yayın Zamanı

tarih

Korona Türkiye

İtalya bugün itibari ile 27,980 corona virüs vakası rapor etmiştir (Güncel verilere bu linkten ulaşabilirsiniz).

İtalya’da baş gösteren corona salgını her geçen gün hızlı bir şekilde ve daha kötüye gitmektedir. İtalya’da bazı doktorlar “felaket tıbbı” uygulamasın yapmak zorunda kalmaktadırlar. Bu noktada sağlık sektörü sınırlı kaynaklarından ağır durumda olan hastalardan kimin yararlanıp kimlerin yararlanamayacağını belirleme noktasına gelinmişlerdir.

Satır Arası: Ülkemiz henüz bu noktada değildir, fakat bir hafta önce İtalya’da bu durumda değildi. Corona virüsünün İtalya’daki hızlı yayılımı özellikle hükümetin aldığı önleyici tedbirlerin halk tarafından ciddiye alınmaması siyasi ve sağlık liderlerinin zor ve etik problemler üzerine kafa yorması gerekliliğinin altını çizmektedir.

Durum Nedir;

İtalya’daki bu hızlı yayılım İtalyan yetkililerin ülkeyi karantinaya alarak, eczane ve marketler haricindeki tüm işyerlerini kapatma kararı almalarına neden oldu. İtalyan sağlık sisteminde çalışan pek çok uzman stresli ve yoğun iş yükü ile çalışmalarına devam etmektedirler.

Bizi Ne Bekliyor:

İtalya’da corona virüs vakalarının neden bu dramatik bir şekilde artığı konusunda birkaç teori olsa da bu soruya net cevap verebilmek mümkün görünmemektedir. Bu arada uzmanlar ülkemiz için en büyük önlemin virüsün yayılmasının engellenmesi ve esas olarak enfekte olmuş insanlar ile temasın sınırlandırılmasının gerçekten çok önemli olduğunu belirtmektedirler.

  • Michigan Üniversitesi’nde bulaşıcı hastalıklar doktoru ve epidemiyolog olan Arnold MONTO; İtalya gibi kaotik bir durumda sorunlara anlık olarak çözüm üretmekten başka bir işle uğraşmak pekte mümkün olmadığını ve bu noktada yapılabilecek  en iyi hareketin sosyal mesafeyi korumak olduğunu söyledi.

Evet ama;

  • Ülkemizde yoğun bakım üniteleri ve solunum cihazlarının tamamı kullanımda olduğu takdirde, tedavilerin ne şekilde rasyonelleştirileceğine dair bir planının olup olmadığı çok açık değildir.  Devlet liderlerinin ve hastane yetkililerinin bu tarz kararları olay anında sağlıklı bir şekilde almaları için söz konusu politikaların şimdiden belirlenmesi ve netleştirilerek yayımlanması gerekmektedir.
  • Johns Hopkins firmasının biyoetikçisi Alan Regenberg, “Krizin ortasında bu kararları alamazsınız,” “Bu kesinlikle doğru zaman değil.” dedi.

Sonuç Olarak:

Okulları tatil etmek, kültürel etkinlikleri durdurmak, spor müsabakalarını askıya almak ve insanları evde beklemelerini istemek kısa vadede insanların hayatları çok etkileyecek özellikle yoğun bakımlarda ağır hastalar arasında kimin sınırlı kaynaklardan yararlanıp yararlanmayacağı belirlemek etik bir kabus halini alacaktır. Fakat bu kararlar muhtemelen Ülkemizin kendi salgınının İtalya’daki gibi bir trajediye dönmesini engellemek için vermek zorunda olduğu en iyi karar olabilir.

Okumaya Devam
Yorum İçin Tıklayın

Yorum yapabilmek için kullanıcı girişi yapmış olmalısınız. Kullanıcı Girişi

Leave a Reply

İncelemeler

ABD Batı Kıyısı Pacific Coast Food Waste Commitment (PCFWC) ve Ülkemizde Gıda İsrafının Azaltılması

Yayın Zamanı

tarih

Yazar

2019-2022 yılları arasında ABD’nin Batı Kıyısında hayata geçirilen Pacific Coast Food Waste Commitment (PCFWC) inisiyatifi, gıda israfını %25 oranında azaltarak çevresel ve ekonomik anlamda önemli kazanımlar elde edilmesini sağlamıştır. Bu makalede, PCFWC’nin yapısı, uygulama süreçleri ve elde edilen başarılar incelenmekte, bu modelin Türkiye’de uygulanabilirliği üzerine bir değerlendirme yapılmaktadır.

ABD’de PCFWC’nin Başarı Hikayesi

PCFWC, Kaliforniya, Oregon ve Washington eyaletlerinde faaliyet gösteren büyük market zincirleri ile gıda israfını azaltmak amacıyla oluşturulmuş bir ortaklık girişimidir. Program, market zincirlerinin tedarik zinciri verilerini analiz ederek çözüm odaklı eylemler tasarlamasını ve uygulamasını teşvik etmiştir. Bu çalışma, 190 bin ton gıdanın israf edilmesini önlerken karbon ayak izini %30, su tüketimini ise %37 oranında azaltmıştır.

Temel Kazançlar:

  • 2,6 milyon metrik ton CO2 emisyonu önlenmiştir.
  • 141 milyar galon su tasarrufu sağlanmıştır.
  • Kompostlama ve gıda bağışı gibi yöntemlerle topluma fayda sağlanmıştır.

Eksiklikler ve Potansiyel Gelişme Alanları: Program, bölgedeki marketlerin sadece yarısını kapsamıştır. Bu nedenle, sektörün tamamını kapsayan daha genş kapsamılı bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.

Türkiye’de Gıda İsrafı ve PCFWC Modeli

Türkiye, gıda israfı konusunda önemli sorunlarla karşı karşıyadır. İsraf, hem çevresel hem de ekonomik boyutlarda ciddi etkiler yaratmaktadır. PCFWC modelinin Türkiye’de uygulanması, şu aşamaları içerebilir:

  1. Tedarik Zinciri Analizi: Marketler ve gıda üreticileri arasındaki tedarik zinciri süreçleri analiz edilerek israf nedenleri belirlenebilir.
  2. Ortaklıkların Oluşturulması: Büyük perakendeciler ve yerel üreticilerle ortaklıklar kurularak israfı azaltacak somut eylemler geliştirilebilir.
  3. Toplum Bilinçlendirme Kampanyaları: Hane halkı ve bireyler, gıda israfı konusunda bilinçlendirilerek daha duyarlı tüketim davranışları benimsemeleri sağlanabilir.
  4. Kanuni Düzenlemeler: Gıda bağışı ve israfın azaltılması konusunda teşvikler sağlayan yasal mevzuatlar hayata geçirilebilir.
  5. Teknoloji Kullanımı: Dijital platformlar ve yapay zeka destekli sistemlerle gıda tüketim tahminleri yapılarak israf minimize edilebilir.

Sınırlılıklar ve Fırsatlar

Türkiye’de bu tür bir programın uygulanabilirliği, farklı bölgelerin ekonomik ve sosyal şartlarına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Ancak, mevcut durumdan çıkarılan dersler ve uluslararası başarı hikayeleri, bu alanda önemli bir rehber olabilir.

PCFWC inisiyatifi, gıda israfını azaltmak için etkili bir model sunmaktadır. Bu başarıdan esinlenerek, Türkiye’de benzer bir program geliştirilebilir. Gıda israfını azaltmaya yönelik sektörel, bireysel ve toplumsal düzeyde uygulanabilecek politikalar, hem çevresel hem de ekonomik faydalar sağlayacaktır.

Okumaya Devam

İncelemeler

Ülkemiz Yerel Yönetimleri AB Destek, Hibe ve Fon Kaynaklarından Yeteri Kadar Faydalanabiliyor mu?

Yayın Zamanı

tarih

Yazar

Türkiye’deki yerel yönetimlerin Avrupa Birliği (AB) destek, hibe ve fon kaynaklarından yeterince faydalanıp faydalanmadığı konusu, çeşitli faktörlere bağlı olarak değerlendirilmektedir.

AB Fonlarına Erişim ve Katılım: Türkiye, AB’nin aday ülkesi olarak Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA) kapsamında fonlardan yararlanmaktadır. IPA, Türkiye’nin AB müktesebatına uyum sağlaması ve kurumsal kapasitesini artırması amacıyla finansal destek sunmaktadır. Örneğin, 2007-2013 ve 2014-2020 mali dönemlerinde Türkiye, sivil toplum, yargı, çevre, ulaştırma, rekabetçilik, istihdam, enerji ve tarım gibi sektörlerde birçok proje gerçekleştirmiştir.

Yerel Yönetimlerin Katılımı: Yerel yönetimlerin AB fonlarından etkin şekilde faydalanabilmesi için proje hazırlama kapasitesi, uluslararası işbirlikleri ve kurumsal yapıların güçlendirilmesi önem taşımaktadır. “Türkiye ve Avrupa Birliği Arasında Şehir Eşleştirme” (TWIN) Projesi gibi girişimler, Türkiye’deki ve AB üyesi ülkelerdeki yerel yönetimler arasında bilgi ve deneyim paylaşımını teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Bu tür projeler, yerel düzeyde idari kapasitenin artırılmasına katkı sağlamaktadır.

Karşılaşılan Zorluklar: Bununla birlikte, yerel yönetimlerin AB fonlarından yeterince faydalanamamasının nedenleri arasında proje hazırlama ve yönetme konusundaki deneyim eksikliği, dil bariyerleri, uluslararası ortak bulma zorlukları ve bürokratik engeller sayılabilir. Ayrıca, bazı yerel yönetimlerin kurumsal kapasitelerinin yetersiz olması, fon başvurularında başarı oranını düşürebilmektedir.

Genel olarak, Türkiye’deki yerel yönetimler AB destek, hibe ve fon kaynaklarından faydalanma konusunda belirli adımlar atmış olsa da, mevcut potansiyelin tam anlamıyla kullanıldığını söylemek zordur. Yerel yönetimlerin proje hazırlama kapasitelerinin artırılması, uluslararası işbirliklerinin teşvik edilmesi ve kurumsal yapıların güçlendirilmesi, AB fonlarından daha etkin faydalanmalarını sağlayacaktır.

Türkiye’deki yerel yönetimlerin Avrupa Birliği (AB) destek, hibe ve fon kaynaklarından etkin şekilde faydalanabilmeleri için başvurabilecekleri çeşitli programlar ve araçlar bulunmaktadır. İşte bu kaynaklardan bazıları:

1. Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA): Türkiye, AB’ye aday ülke olarak IPA fonlarından yararlanmaktadır. IPA, aday ülkelerin AB müktesebatına uyum sağlaması ve kurumsal kapasitelerini artırması amacıyla finansal destek sunmaktadır. Yerel yönetimler, çevre, ulaştırma, enerji, bölgesel kalkınma ve insan kaynaklarının geliştirilmesi gibi alanlarda IPA fonlarına başvurabilirler.

2. Ufuk Avrupa (Horizon Europe) Programı: AB’nin 2021-2027 dönemini kapsayan araştırma ve yenilik programı olan Ufuk Avrupa, toplam 95,5 milyar avro bütçeye sahiptir. Yerel yönetimler, akıllı şehirler, sürdürülebilir kalkınma ve çevre projeleri gibi alanlarda bu programa başvurabilirler.

3. Erasmus+ Programı: Eğitim, öğretim, gençlik ve spor alanlarını kapsayan Erasmus+ Programı, 2021-2027 dönemi için 28,4 milyar avro bütçeye sahiptir. Yerel yönetimler, gençlik değişimleri, personel hareketliliği ve eğitim projeleri için bu programdan faydalanabilirler.

4. Avrupa Dayanışma Programı (European Solidarity Corps): Gençlerin gönüllülük faaliyetlerine katılımını teşvik eden bu program, toplumsal projeler için finansman sağlamaktadır. Yerel yönetimler, gençlerin katılımını artıracak projelerle bu programa başvurabilirler.

5. Tek Pazar Programı (Single Market Programme): AB Tek Pazarı’nın etkinliğini artırmayı hedefleyen bu program, 2021-2027 dönemi için 4,2 milyar avro bütçeye sahiptir. Yerel yönetimler, KOBİ’lerin desteklenmesi, tüketicinin korunması ve gıda güvenliği gibi alanlarda projeler sunabilirler.

6. Avrupa Birliği Kentler ve Belediyeler Hibe Programı: Bu program, yerel yönetimlerin kapasitelerini artırmayı ve AB standartlarına uyum sağlamalarını desteklemektedir. Belediyeler, eğitim, teknik destek ve altyapı projeleri için bu hibelerden yararlanabilirler.

7. Yerel Yönetim Reformu Projeleri: AB tarafından finanse edilen ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yürütülen bu projeler, yerel yönetimlerin idari kapasitelerini geliştirmeyi ve katılımcı yönetişimi teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Belediyeler, bu projeler kapsamında teknik destek ve eğitim alabilirler.

Başvuru Süreci ve Dikkat Edilmesi Gerekenler:

  • Proje Hazırlığı: Yerel yönetimlerin, AB fonlarına başvururken net ve inovatif proje fikirleri geliştirmeleri önemlidir. Proje hedeflerinin, AB programlarının öncelikleriyle uyumlu olması gerekmektedir.
  • Ortaklıklar: Birçok AB programı, farklı ülkelerden ortaklarla işbirliğini teşvik etmektedir. Yerel yönetimlerin, uluslararası ortaklıklar kurarak projelerini güçlendirmeleri önerilir.
  • Kapasite Geliştirme: Proje hazırlama ve yönetme konusundaki deneyim eksiklikleri, fon başvurularında başarı oranını düşürebilir. Bu nedenle, yerel yönetimlerin personelini eğiterek kurumsal kapasitelerini artırmaları faydalı olacaktır.

Yerel yönetimlerin, bu program ve kaynaklardan etkin şekilde faydalanabilmeleri için proje hazırlama kapasitelerini geliştirmeleri, uluslararası işbirliklerini artırmaları ve AB programlarının önceliklerini yakından takip etmeleri önem taşımaktadır.

Okumaya Devam

İncelemeler

Türkiye’nin İklim Değişikliği ile Mücadelesinde Yeni Dönem: 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi ve COP29 Hazırlıkları

Yayın Zamanı

tarih

Yazar

İklim Değişikliği ve Uyum Koordinasyon Kurulu (İDUKK), Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un başkanlığında Ankara’da bir araya gelerek Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelede attığı adımları ve gelecek hedeflerini ele aldı. Toplantıda, Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi doğrultusunda yürütülen çalışmalar ve Kasım ayında Azerbaycan’da düzenlenecek COP29 Zirvesi hazırlıkları değerlendirildi.

İklim Kanunu ve 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi

Toplantının açılışında konuşan Bakan Kurum, iklim değişikliğiyle mücadelenin siyaset üstü bir konu olduğuna vurgu yaparak, İklim Kanunu ile ilgili çalışmaların tamamlandığını ve 2025 yılında TBMM’de kabul edilmesinin beklendiğini belirtti. Bu kanunun, 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi doğrultusunda Türkiye’nin iklim mücadelesinde bir anayasa niteliğinde olacağını söyleyen Kurum, çalışmaların tüm paydaşlarla birlikte devam edeceğini açıkladı.

Uzun Dönemli İklim Stratejisi ve COP29 Hazırlıkları

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Değişikliği Başkanı Prof. Dr. Halil Hasar, Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi, uzun dönemli iklim stratejisi ve COP29 müzakereleri üzerine bir sunum gerçekleştirdi. Prof. Dr. Hasar, Türkiye’nin uluslararası taahhütleri ve iklim değişikliğiyle mücadeledeki adımları hakkında İDUKK üyelerine bilgi verdi.

Yeşil Kalkınma ve Akıllı Şehirler İçin Dijital Dönüşüm

Bakan Kurum, Türkiye’nin çevre ve şehircilik alanında dijital dönüşüm ve yeşil kalkınma hedeflerine uygun bir strateji izlediğini belirtti. 2053 Net Sıfır Emisyon ve yeşil kalkınma hedefleri doğrultusunda, iklim dostu ve yeşil dönüşüm eksenli bir yaklaşımla hareket ettiklerini ifade eden Kurum, Orta Vadeli Program’da dijital dönüşüm ve yeşil finansman hedefleri doğrultusunda çalışmaların sürdüğünü kaydetti.

COP29 Zirvesinde Türkiye’nin 2053 Hedefleri Duyurulacak

Bakan Kurum, toplantıda 2053 Uzun Dönemli İklim Değişikliği Stratejisi’nin detaylarına dikkat çekerek, alınacak kararların COP29’da duyurulacağını açıkladı. Bu zirvede, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesindeki stratejik adımlarının ve yol haritasının sunulacağını belirtti.

Ulusal Depozito Yönetim Sistemi ve Geri Dönüşüm Hedefleri

Türkiye’nin sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda geri kazanım oranını artırmak amacıyla Ulusal Depozito Yönetim Sistemi’nin hayata geçirildiğini açıklayan Kurum, 2035 yılına kadar geri dönüşüm oranını %60’a çıkarmayı hedeflediklerini duyurdu. Sıfır Atık modelinin başarıyla uygulandığını ve Türkiye’nin iklim diplomasisinde örnek bir ülke haline geldiğini belirten Bakan Kurum, arıtılmış atık suların yeniden kullanım oranını ise 2030’da %15’e çıkarmayı amaçladıklarını ifade etti.

Ulusal Yeşil Taksonomi Yönetmeliği 2025’te Uygulamaya Geçiyor

Türkiye’nin özgün ihtiyaçlarına cevap verecek Ulusal Yeşil Taksonomi Yönetmeliği’nin 2025 yılında uygulanmaya başlanacağını ifade eden Bakan Kurum, bu yönetmelikle millet bahçeleri ve ekolojik koridorların genişletilerek yutak alanların artırılacağını belirtti. Türkiye genelinde 81 ilde İl İklim Değişikliği ve Uyum Koordinasyon Kurulları oluşturularak yerelde iklim projeleri hayata geçirilecek.

Çevre Dostu Şehircilik ve Deprem Bölgesinde Yeşil İlkeler

Çevreye duyarlı şehircilik yaklaşımının konut projelerinde benimsendiğini ifade eden Kurum, son 22 yılda 3,3 milyon sosyal konutun çevreye saygılı ve sıfır atık uyumlu bir şekilde inşa edildiğini belirtti. Deprem bölgesinde ise 452 bin yeni konut ve iş yerinin çevreci ilkeler doğrultusunda yapıldığını vurguladı.

Bu adımlar, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelede sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşması ve küresel iklim krizine karşı güçlü bir duruş sergilemesi açısından büyük önem taşıyor.

Okumaya Devam

Trend

Copyright © 2024 Çevre Portal Türkiye'nin Sürdürülebilir, İlkim Dostu İş ve Sosyal Medya Ağı