Atık kavramı basit bir şekilde, herhangi bir üretim ve/veya tüketim süreci sonunda ortaya çıkan ve yararlanıcısı tarafından istenmeyen katı, sıvı veya gaz halindeki maddeler olarak tanımlanabilir. Farklı bir tanımla atık, sahibi açısından marjinal faydası bulun[1]mayan ve elden çıkarılmak istenen malzemelerdir (Christensen, 2011: 3). Daha geniş bir tanımla atık; üretim ve tüketim faaliyetleri sonucu ortaya çıkan, fiziki, kimyasal ve bakteriyolojik nitelikleriyle alıcı ortamların doğal özelliklerini ve kullanım potansiyelini değiştirebilecek, doğrudan veya dolaylı zararlara neden olabilen sıvı, katı ve gaz halindeki maddeler ile atık enerji maddeleridir (Ünal ve ark., 1998: 11). Türkiye’deki mevzuat açısından atık tanımına bakıldığında 02.04.2015 tarih ve 29314 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Atık Yönetimi Yönetmeliğinde atık; “üreticisi veya fiilen elinde bulunduran gerçek veya tüzel kişi tarafından çevreye atılan veya bırakılan ya da atılması zorunlu olan herhangi bir madde veya materyal” şeklinde tanımlanmıştır. Atık kavramıyla ilgili verilen tanımlar dikkate alındığında bu kavramın iki temel boyutunun olduğunu göstermektedir. İlki, bir materyalin kullanıcısı açısından birincil işlevini yitirmesidir. İkincisi ise, birincil işlevi için atık kabul edilen bir materyalin ikincil bir işlemde kullanılabilir olmasıdır. Bir diğer anlatımla, biri için atık haline gelen bir ürün başkası için hammadde haline dönüşebilmektedir (Bontoux ve Leone, 1997: 8). Bu bağlamda kavramsal olarak atık, çöp olarak nitelendirilen ve sahibinin elden çıkarttığı mater-yallerden daha farklı bir anlama gelmektedir.
Katı Atık Yönetiminde Kullanılan Bazı Kavramlar ve Açıklamaları
Katı atıklar, evsel, ticari ve/veya endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanan, tüketicisi/sahibi tarafından atılmak istenen, fakat çevre, insan sağlığı ve toplumsal nedenlerle düzenli biçimde uzaklaştırılması gereken maddelerdir (Palabıyık ve Altunbaş, 2004:105). Katı atıklar, genellikle katı halde olmakla birlikte, atık su arıtma ve kimyasal maddelerden kaynaklanan çamurları da kapsamaktadır (Christensen, 2011: 4). Bu noktada, katı atık kavramının, genellikle maddenin katı halinde bulunan atıkları vurgulamakla beraber, su veya başka bir sıvı kadar akışkan olmayan ve gaz halinde bulunmayan atıkları da kapsadığı belirtilmelidir. Katı atıklar, kentsel, evsel, endüstriyel, tehlikeli, tıbbi, inşaat ve yıkım, tarımsal, biyolojik bozunur, biyolojik bozunmaz ve özel atıklar şeklinde sınıflandırılabilir. 4.1. Kentsel Katı Atıklar Barınma, ticaret, kurumsal ve eğlence gibi faaliyetlerden veya bunlarla ilişkili etkinliklerden kaynaklanan, çöp (gıda artıkları vs.), kül, sokak temizliği, ölü hayvanlar, tıbbi atıkları içeren ve endüstriyel olmayan katı atıklardır (Speight, 2015: 279). Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Ajansı (US EPA), kentsel katı atıkları, endüstriyel, tehlikeli ve inşaat/hafriyat atıkları içermeyen, yaygın olarak kullanılan ve atılmak istenen ambalaj atıkları, yiyecek artıkları, çim vb. bahçe atıkları, mobilyalar, bilgisayarlar, otomobil lastikleri ve beyaz eşya gibi ürünlerden kaynaklanan katı atıklar olarak tanımlamaktadır (US EPA, 2011: 2). Daha kısa bir biçimde kentsel katı atıklar; kentsel alanlardaki ekonomik, sosyal ve kültürel faaliyetler sonucu ortaya çıkan ve yararlanıcısı tarafından elden çıkarılmak istenen, endüstriyel ve tehlikeli atık sınıfına girmeyen katı atıklardır.
Kentsel katı atıkların bir türü olarak, hane halkı tarafından üretilen plastik, kâğıt, cam, metal vb. atıklardır (Hakami ve Abu Seif, 2015: 1). Genellikle tehlikesiz atıklar kategorisinde ele alınan bu atıklar, evlerden kaynaklanan katı atıklar şeklinde basitçe ifade edilebilir. 11.08.1983 tarih ve 18132 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2872 sayılı Çevre Kanununda evsel katı atık “tehlikeli ve zararlı atık kapsamına girmeyen konut, sanayi, işyeri, piknik alanları gibi yerlerden gelen katı atık” şeklinde tanımlanmıştır.
Endüstriyel faaliyetler ve üretim süreçlerinden kaynaklanan katı atıklardır (Abduli, 1996: 335). Endüstriyel katı atıklar, inşaat/hafriyat, imalat, tarımsal faaliyet, ticaret ve madencilik gibi faaliyetlerden kaynaklanan atıkları içerir (Tchobanoglous ve Kreith, 2002: A.9). Bu atıklar, alüminyum, demir, bakır, kurşun, nikel, kadmiyum, cıva, arsenik ve selenyum gibi toksik etkisi yüksek olabilen atıkları da kapsayabilmektedir (Artiola, 2019: 377). Endüstriyel katı atıklar, tehlikeli atıklar kategorisinde değerlendirilebilecek atıkları içerebildiği gibi evsel katı atıklar olarak nitelenebilecek atıkları da içerebilmektedir.
Sanayi tesisleri, hastaneler ve evlerden kaynaklı ve toksik maddeler içerebilen, aşındırıcı, yanıcı, patlayıcı ve başka maddelerle reaksiyona girerek çevre, insan, hayvan ve bitkiler üzerinde önemli etkiler bırakabilecek katı atıklardır (Saleh, 2016: 3). 02.04.2015 tarih ve 29314 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Atık Yönetimi Yönetmeliğinde (Ek-3/A) tehlikeli atıkların özellikleri; “patlayıcı, oksitleyici, yüksek oranda alevlenir, alevlenir, tahriş edici, zararlı, toksik, kanserojen, aşındırıcı (koro[1]zif), enfeksiyon yapıcı, üreme sistemine toksik, mutaje[1]nik, hassaslaştırıcı ve ekotoksik” şeklinde sıralanmıştır. Bu bağlamda, söz konusu özellikleri taşıyan katı atıklar tehlikeli katı atık olarak ifade edilebilir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), tıbbi atıkları, sağlık bakım hizmetlerinden kaynaklı, enfeksiyon yapıcı özelliği bulunan ve bulunmayan atıklar olarak tanım-lamaktadır. Ayrıca DSÖ, enfeksiyon yapıcı atıkları kesici (şırınga ve diğer iğneler, neşter ve infüzyon setleri gibi) ve kesici olmayan (bandaj ve hidrofil bez gibi); enfeksiyon yapıcı özelliği bulunmayan atıkları ise hastalarla teması olmayan ve evsel atıklara benzer (kağıt, cam, plastik ve metal vb.) atıklar şeklinde sınıflan-dırmaktadır (World Health Organization, 2005: 2). Tıbbi atıklar, sağlık kuruluşları kaynaklı (evde sağlık bakım hizmetleri dâhil), hava, su ve toprakta kalarak ekolojik dengeyi bozma potansiyeli taşıdığı için tehlikeli ve zararlı atıklar sınıfına giren, üretimi, taşınması, depolanması ve bertarafına ilişkin özel tedbirler alınması gereken atıklardır (Aydoğan ve ark., 2011: 132). 25.01.2017 tarih ve 29959 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinde tıbbi atık “enfeksiyon yapıcı, patolojik ve kesici-delici atıkları” ifade edecek şekilde tanım[1]lanmıştır. Bu kavramsal açıklamalar ekseninde tıbbi katı atık, sağlık hizmetlerinin yürütülmesinden kaynaklı, enfeksiyon bulaştırma potansiyeline sahip, kesici ve delici özelliği bulunabilen ve doğası gereği tehlikeli atık sınıfında değerlendirilebilecek katı atıklar şeklinde belirtilebilir.
İnşaat ve yıkım atıkları, genellikle inşaat sektörü tarafından ortaya çıkarılan katı atıkları ifade etmek için kullanılır (Yuan ve Shen, 2011: 671). Bu atık türü, bina inşaatı, saha temizleme, yıkım, yol çalışması ve bina tadilat/yenileme gibi faaliyetlerden kaynaklanan, arsa/ arazi kazı işleri dâhil, bina yıkıntı ve kalıntıları, moloz, beton, çelik, kereste ve saha temizleme malzemeleri gibi katı atıkları belirtmek için kullanılır (Shen ve ark., 2004: 473). Katı atıkların hatırı sayılır miktarını oluşturan inşaat ve yıkım atıkları, çeşitli yapıların (yol, bina, konut ve köprü gibi) yapım, bakım, onarım ve yıkım faaliyetleri ile doğal afetler sonucu oluşan, kontrol edilmemeleri durumunda ekolojik dengeyi olumsuz etkileyebilecek atıklardır (Ölmez ve Yıldız, 2008). 02.04.2015 tarih ve 29314 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Atık Yönetimi Yönetmeliğinde inşaat ve yıkım atıkları “her türlü alt ve üst yapının; tamiratı, tadilâtı, yenilenmesi, yıktırılması veya herhangi bir afet sebebiyle yıkılması sonucu ortaya çıkan atıkları” ifade edecek şekilde tanımlanmıştır. İnşaat ve yıkım katı atıkları, yapı, yapılaşma ve afetler sonucu ortaya çıkan, moloz, demir, kereste ve diğer yapı malzemelerinden oluşan atıklara verilen bir isimdir.
Tarımsal ve hayvansal ürün elde edilmesi ve işlenmesi sonucu ortaya çıkan yaprak, gübre, sap ve saman gibi katı atıklardan oluşmaktadır (Palabıyık ve Altunbaş, 2004: 106). Tarımsal katı atıklar daha geniş bir ifadeyle, meyve, sebze, et, kümes hayvanları, süt ve süt ürünleri ile diğer tarımsal ve hayvansal ürünlerin yetiştirilmesi ve işlenmesinden kaynaklı, ekonomik değeri toplama, taşıma ve endüstriyel işleme mali[1]yetlerinden görece düşük olan üretim dışı çıktılardır (Loehr, 1978: 261). Bu kavramsal açıklamalar altında, tarımsal katı atıkların genellikle organik nitelikte atıklar olduğu söylenebilir.
Biyolojik bozunur katı atıklar, ev, lokanta, restoran, kasap ve manav gibi yerlerde ortaya çıkan, bakteri ve mikrobik varlıklar ile sıcaklık, ultraviyole ışınlar ve oksijen gibi abiyotik elementler tarafından ayrıştırılabilen, bitki, hayvan dışkısı, hayvansal etler, mutfak atıkları, meyve, sebze ve kâğıt gibi atıkları nitelemektedir (Garcia ve ark., 2005: 780; Bharadwaj ve ark., 2015: 184; Pushpakalambiga ve Jasmine, 2020: 25). 02.04.2015 tarih ve 29314 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Atık Yönetimi Yönetmeliğinde biyolojik bozunur atıklar; “park, bahçe ve evler ile lokantalar, satış noktaları, gıda üretim ve benzeri tesislerden kaynaklanan oksijenli veya oksijensiz ortamda bozun-maya uğra[1]yabilen atıklar” şeklinde tanımlanmıştır. Bu bağlamda biyolojik bozunur katı atıklar kısa bir biçimde, çeşitli insan faaliyetleri sonucu ortaya çıkan ve oksijenli ve/veya oksijensiz ortamda bozunmaya uğrayabilen atıkları ifade etmektedir. Biyolojik bozunmaz katı atıklar, mikroor[1]ganizmalar veya doğal organizma ve elementler tarafından parçalanamayan/çözülemeyen/ ayrıştırılama[1]yan metal, cam, plastik ve pil gibi atıklardan oluşan bir kategoridir (Bharadwaj ve ark., 2015: 184; Pushpaka[1]lambiga ve Jasmine, 2020: 25; Velvizhi ve ark., 2020: 9). Burada altı çizilmesi gereken önemli bir nokta, biyolojik bozunmaz atıkların geri kazanılarak ve dönüştürülerek yeniden kullanılmaya elverişli olmalarıdır.
Radyoaktif, tehlikeli ve zararlı endüstriyel atıklar, temizlik malzemeleri, pil, otomobil lastiği, atık su çamurları, inşaat, yıkım ve hastane atıkları ile ömrünü tamamlamış elektrikli ve elektronik eşyalar, akü ve akümülatörlerden oluşan ve bertarafı özel önlemler gerektiren katı atıklardır (Palabıyık ve Altunbaş, 2004: 106).