İncelemeler
Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) ve TSRS’lerin Uygulama Kapsamı

Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS), Türkiye’deki işletmelerin sürdürülebilirlik ile ilgili performanslarını uluslararası standartlarla uyumlu bir şekilde raporlamalarını sağlayan çerçeveler ve kurallar bütünüdür. Türkiye’de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 88. maddesinde yapılan bir değişiklik ile bu standartların belirlenmesi ve yayımlanması görevi, 4 Haziran 2022 tarihli Resmi Gazete’de duyurulmuştur.
Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları’nın temel amacı, işletmelerin sürdürülebilirlikle ilgili risk ve fırsatlarını raporlayarak, bu bilgilerin finansal raporlamaya entegre edilmesini sağlamaktır. Bu standartlar, işletmelere yönelik sürdürülebilirlik raporlamalarını zorunlu kılmakta olup, özellikle büyük işletmeler için 2024 yılı itibarıyla geçerli olacaktır.
TSRS ve Uluslararası Standartlar
Türkiye, bu raporlamayı Uluslararası Finansal Raporlama Standartları Vakfı (IFRS) bünyesindeki Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu (ISSB) tarafından yayımlanan standartlarla uyumlu hale getirmeyi planlamıştır. Bu doğrultuda, TSRS kapsamında iki temel standart benimsenmiştir:
- TSRS 1 – Sürdürülebilirlikle İlgili Finansal Bilgilerin Açıklanmasına İlişkin Genel Hükümler: İşletmelerin sürdürülebilirlikle ilgili risk ve fırsatlarına ilişkin bilgileri açıklamasını zorunlu kılar.
- TSRS 2 – İklimle İlgili Açıklamalar: İklimle ilgili risk ve fırsatların açıklanmasını zorunlu kılan standarttır.
AB Uyumlu Sürdürülebilirlik Raporlaması
Türkiye, Avrupa Birliği’nin (AB) Yeşil Mutabakatı prensiplerine paralel olarak, yeşil ve döngüsel ekonomiye geçiş sürecinde AB Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi’ni (CSRD) model almıştır. Türkiye’deki büyük işletmeler,
sürdürülebilirlik raporlamalarına başlayarak uluslararası yatırım kararlarında daha rekabetçi hale gelmeyi amaçlamaktadır.
Uygulama Süreci ve Kapsam
2024 yılı itibarıyla, belirli eşik değerlerini aşan büyük işletmeler sürdürülebilirlik raporlamalarını gerçekleştirmekle yükümlü olacaklardır. İlk iki raporlama döneminde “Kapsam 3” olarak adlandırılan karbon emisyon verilerinin hesaplanması konusunda muafiyet sağlanmış olup, işletmelerin bu geçiş sürecini daha rahat bir şekilde tamamlaması planlanmaktadır.
Bu standartlar, Türkiye’nin uluslararası yatırım çekme potansiyelini artırmayı, yeşil finansmana erişimi kolaylaştırmayı ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmeyi hedeflemektedir.
Uygulama Kapsamına İlişkin Kurul Kararı
TSRS1 Sürdürülebilirlikle İlgili Finansal Bilgilerin Açıklanmasına İlişkin Genel Hükümler
TSRS2 İklimle İlgili Açıklamalar
Türk Ticaret Kanunu 88. Maddesinde yapılan değişiklik
Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları Hangi Şirketleri Kapsamaktadır?
TSRS, Türkiye’de faaliyet gösteren tüm şirketleri etkiler. Ancak, TSRS’nin zorunlu olduğu şirketler şunlardır:
- Kamu şirketleri
- Aktif toplamı 500 Milyon TL’yi aşan şirketler
- Yıllık net satış hasılatı 1 Milyar TL’yi aşan şirketler
- Çalışan sayısı 250 kişiyi aşan şirketler
- BDDK’ya tabi bankalar (TMSF kapsamında olanlar hariç)
Eğer bir şirket yukarıda sayılanlardan biri değilse, raporlama yükümlülüğü bulunmuyor.
Listede sayılan şirketler ise belirtilen eşikleri üst üste iki raporlama döneminde aşıyorsa TSRS’ye uyumlu raporlama yapması gerekmektedir.
İncelemeler
Türkiye için IPA III 2023 Eylem Programı Finansman Anlaşması Yürürlüğe Girdi!

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki iş birliğinin önemli bir adımı olarak IPA III 2023 Yılı Eylem Programı Finansman Anlaşması yürürlüğe girdi. Bu kritik anlaşma, 16 Aralık 2024 tarihli ve 32754 sayılı Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanarak 17 Aralık 2024 tarihinde resmen uygulamaya kondu.
Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği Başkanı Büyükelçi Mehmet Kemal Bozay ve Avrupa Komisyonu adına Güney Komşuluk Bölgesi ve Türkiye Direktörü Francisco Joaquin Gaztelu Mezquiriz tarafından imzalanan anlaşma, Türkiye’nin AB uyum sürecindeki mali desteklerini güçlendirecek.
208,6 Milyon Avro Bütçeyle 6 Ana Sektöre Destek
Toplam 208,6 milyon Avro bütçe ile hazırlanan bu anlaşma kapsamında, Avrupa Komisyonu tarafından Türkiye’ye aktarılacak fonlarla, 2021-2027 yıllarını kapsayan IPA III Programı altında yer alan projeler hayata geçirilecek. Finansman sağlanacak ana sektörler şunlardır:
- Temel Haklar
- Çevre ve İklim Değişikliği
- Sürdürülebilir Ulaşım
- Tarım ve Enerji
- İstihdam, Eğitim ve Sosyal Politikalar
- Birlik Programları
Türkiye’nin AB Yolculuğunda Yeni Bir Sayfa
Bu projeler, Türkiye’nin Avrupa Birliği uyum sürecindeki çevresel, ekonomik ve sosyal hedeflere ulaşmasına katkı sağlayacak. Özellikle çevre ve iklim değişikliği, sürdürülebilir ulaşım ve enerji sektörlerinde yapılacak yatırımlar, ülkemizin sürdürülebilir kalkınma vizyonuna destek olacak.
Bu önemli gelişme hakkında daha fazla bilgi almak için Resmi Gazete kaynağına göz atabilir veya ilgili kurumların duyurularını takip edebilirsiniz.
Türkiye’nin Geleceğine Yön Veren Projeler
AB ile iş birliğinin yeni fırsatlarını yakalamak ve sürdürülebilir bir geleceği inşa etmek için IPA III Programı, Türkiye’nin önemli bir adımı olmaya devam ediyor.
İncelemeler
Kentsel Yeşil Alanların Sürdürülebilir Yönetimi: Geleceğin Şehirleri İçin Anahtar Yaklaşımlar

Günümüzde küresel ısınma ve iklim değişikliği, şehirlerimizi daha dirençli ve yaşanabilir hale getirmek için acil önlemler alınmasını gerektiriyor. Türkiye’de, özellikle büyük şehirlerde nüfus yoğunluğunun artması, yeşil alanların korunması ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesinin önemini artırıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hazırladığı “Kentsel Yeşil Alanların Sürdürülebilir Yönetimi” adlı çalışmada, bu önemli konuya dair dikkat çekici bilgiler ve öneriler yer alıyor.
İklim Değişikliği ve Şehirler: Sorunlar ve Çözümler
Küresel ölçekte şehirler, sera gazı emisyonlarının yaklaşık %75’inden sorumlu. Bu nedenle, kentsel yeşil alanların karbon yutakları olarak etkin bir şekilde yönetilmesi gerekiyor. Ağaçlandırma çalışmaları, yeşil çatı uygulamaları, parklar ve diğer yeşil altyapılar, şehirlerin karbon ayak izini azaltmada hayati bir rol oynuyor. Aynı zamanda, bu alanlar ekosistem hizmetleri sunarak biyolojik çeşitliliği destekliyor, hava ve su kalitesini iyileştiriyor.
Kentsel Yeşil Alanlar ve Ekolojik Denge
Kentsel yeşil alanların sürdürülebilir yönetimi, sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal faydalar da sağlıyor. Bu alanlar:
Şehir sıcaklıklarını düşürerek enerji tüketimini azaltıyor.
Vatandaşların rekreasyon ihtiyaçlarını karşılıyor.
Toplumun psikolojik ve fiziksel sağlığına katkıda bulunuyor.
Özellikle, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmak için karbon depolama kapasitesine sahip ağaç türlerinin seçilmesi ve bu türlerin ekolojik dengeye katkı sağlaması büyük önem taşıyor.
Afetlere Dirençli Şehirler
Türkiye, deprem gibi doğal afetlere karşı hassas bir coğrafyada bulunuyor. Bu nedenle, kentsel yeşil alanların afet durumlarında toplanma ve barınma alanı olarak kullanılabilir şekilde planlanması gerekiyor. Özellikle yeşil alanlarda organik ve yumuşak tasarımlar, açık mekanlar ve sosyal etkileşime olanak sağlayan alanlar, afet sonrası psikolojik ve fiziksel iyileşme sürecini hızlandırabilir.
Kentsel Biyoçeşitlilik ve Doğal Türler
Kentsel alanlardaki doğal türlerin korunması ve kullanılması, hem ekolojik hem de estetik açıdan önemli. Doğal bitki türlerinin şehir peyzajına entegrasyonu, bakım maliyetlerini azaltırken çevresel faydaları da artırıyor. Ayrıca, bu türlerin yerel ekosisteme sağladığı katkılar, iklim değişikliği ile mücadelede kritik bir rol oynuyor.
Yeşil Altyapı Yaklaşımları
Çalışmada, yeşil altyapı kavramının kentsel sürdürülebilirlik için taşıdığı önem vurgulanıyor. Yeşil altyapılar:
- Suyun depolanması ve yönetimi,
- Şehirlerin soğutulması,
- Hava kirliliğinin azaltılması,
- Sosyal etkileşimin teşvik edilmesi gibi birçok fayda sağlıyor.
Bunların yanı sıra, yeşil altyapının karbon fiyatlama stratejileri ile entegre edilmesi, sürdürülebilir şehirler için etkili çözümler sunabilir.
İklim Dostu Peyzaj Tasarımı
Peyzaj tasarımında bitkilerin formu, rengi ve dokusu gibi özelliklerin insan psikolojisi üzerindeki etkileri büyük önem taşıyor. Örneğin, sakinleştirici bir etki yaratmak için yeşil ve mavi tonlarına ağırlık verilmesi öneriliyor. Aynı şekilde, insanların kendilerini daha güvende hissedeceği organik tasarımlar ve sosyal etkileşim alanları, psikolojik iyileşmeyi destekliyor.
Deprem Parkları ve Afet Yönetimi
Afet anında toplanma alanı olarak kullanılabilecek kentsel yeşil alanlar, hem barınma hem de sosyal etkileşim için önem taşıyor. Bu alanlarda, çocuklar için oyun alanları, spor alanları ve dinlenme mekanları gibi sosyal donatılara yer verilmesi, toplumsal dayanıklılığı artırabilir.
Sürdürülebilir Yönetim için Öneriler
Eşgüdüm ve İş Birliği: Kentsel yeşil alanların planlanması ve yönetiminde yerel yönetimler, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşları arasında iş birliği sağlanmalı.
Doğal Türlerin Kullanımı: Bölgesel iklim ve toprak koşullarına uygun bitki türleri tercih edilmeli.
Yeşil Alan Envanteri: Kentsel yeşil alanların karbon depolama kapasiteleri hesaplanarak bir envanter oluşturulmalı.
Toplum Bilinci: Bireylerin yeşil alanlara olan duyarlılıklarını artırmak için eğitim programları düzenlenmeli.
Dijital Teknolojiler: Kentsel yeşil alanların yönetiminde dijital veri ve analiz sistemlerinden faydalanılmalı.
“Kentsel Yeşil Alanların Sürdürülebilir Yönetimi” çalışması, şehirlerin iklim değişikliği ile mücadeleye nasıl uyum sağlayabileceğine dair kapsamlı bir rehber sunuyor. Bu rehberdeki öneriler, şehirlerin daha yaşanabilir, dirençli ve çevre dostu bir yapıya dönüşmesine yardımcı olabilir. Kentsel yeşil alanlar, sadece bugünün değil, geleceğin de temel ihtiyacıdır. Bu nedenle, şehirlerimizde daha fazla yeşil alan yaratmak ve mevcut alanları korumak için hep birlikte çalışmalıyız.
İncelemeler
Isı Haritası Metodolojileri ve İklim Değişikliği Risk Değerlendirmesi

Isı Haritası Metodolojileri Oluşturulmasına İlişkin Rehber, bankalar, enerji, çimento, demir-çelik ve daha pek çok sektörde iklim değişikliği kaynaklı geçiş ve fiziksel risklerin değerlendirilmesine rehberlik eden kapsamlı bir dokümandır. Sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda düşük karbon ekonomisine geçiş ve iklim değişikliğine uyum konularında sektörel analizler sunar.
Bu rehber, karbon yoğun sektörlerdeki riskleri analiz ederek, uygun stratejik çözümler geliştirilmesine olanak tanır. Geçiş riskleri, düzenleyici değişikliklerden itibar yönetimine kadar uzanan geniş bir yelpazede değerlendirilmektedir. Özellikle enerji ve çimento sektörleri, fosil yakıt kaynaklı emisyonlar nedeniyle yüksek risk kategorisinde yer almaktadır.
Anahtar Noktalar:
- Geçiş Riski Değerlendirmeleri:
- Düzenlemeler (karbon fiyatlaması, şeffaflık gereklilikleri).
- Piyasa ve tüketici davranışlarındaki değişiklikler.
- Teknolojik dönüşümler (düşük karbon inovasyonları).
- İtibar riskleri (çevre dostu olmayan ürünlerin damgalanması).
- Sektörlere Özel Isı Haritaları:
- Enerji sektörü: Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla düşük karbonlu üretime geçişte önemli fırsatlar sunarken, fosil yakıtlar yüksek emisyon maliyetleri oluşturuyor.
- Demir-çelik ve çimento sektörü: Karbon yoğunluğu yüksek, bu nedenle karbon yakalama teknolojileri ve alternatif yakıtlar kritik rol oynuyor.
- Tarım sektörü: İklim değişikliği kaynaklı verim kaybı ve emisyon azaltımı gereksinimleri ele alınıyor.
- Fiziksel Risk Değerlendirmeleri:
- İklim projeksiyonlarına dayalı sektörel kırılganlık analizleri.
- Coğrafi konumlara göre risk sınıflandırmaları.
- Doğal afet projeksiyonları ve hafifletme stratejileri.
- Inovasyon ve Teknoloji Kullanımı:
- Dijital ikiz teknolojileri ile üretim süreçlerinin optimizasyonu.
- Karbon yakalama, kullanma ve depolama teknolojileri (CCUS).
Neden Önemli?
Bu rehber, iş dünyası, yatırımcılar ve düzenleyiciler için riskleri azaltma ve fırsatları değerlendirme noktasında stratejik bir yol haritası sunuyor. Özellikle sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak isteyen sektörler için düşük karbonlu çözümler ön planda.
İlgili rehberin tam metnine. aşağıda yer alan link üzerinden ulaşabilirsiniz.
Isi_Haritasi_Metodolojileri_Olusturulmasina_Iliskin_Rehber
Görsel Prompt: “An interactive map showing climate risk zones categorized by sectors, with icons representing industries such as energy, cement, steel, agriculture, and transport. The map is visually striking with red, yellow, and green color gradients to indicate high, medium, and low risk zones. Overlays include renewable energy symbols like wind turbines and solar panels, alongside industrial factories emitting CO2, all under a futuristic and professional design.”
- İncelemeler8 yıl önce
Çevre Kirliliğinin Nedenleri
- İncelemeler9 yıl önce
Çevre Mühendisi Maaşları -2019
- Çevre Haberleri8 yıl önce
Çevre Sorunları Nelerdir?
- İncelemeler7 yıl önce
Radyasyonun Zararları Nelerdir?
- Atıksu Arıtımı8 yıl önce
Adsorpsiyon Nedir?
- İncelemeler9 yıl önce
Toprak Kirliliği Nedir?
- Çevre Haberleri8 yıl önce
Çevre Kirliliği ile İlgili Çizilmiş Resimler
- İncelemeler7 yıl önce
Hava Kirliliği Nedir?
Yorum yapabilmek için kullanıcı girişi yapmış olmalısınız. Kullanıcı Girişi