İletişimde Kalın

Genel

Yeraltı Suyu Kirliliği Nedir?

Yayın Zamanı

tarih

Yeraltı suyu kirliliği tanımından önce su kirliliğinin ne olduğunu bilmek gerekirse nehir, göl, deniz, okyanus ve yeraltı sularının barındırdığı bölgede görülen kirliliğe su kirliliği denilmektedir. Oluşmakta olan su kirliliği hem kendisine hem de çevresinde bulunan canlılara da fazlasıyla zararlı olmaktadır.

Kirli suyun oluşma süreci atık suların yeterli bir şekilde arıtmadan geçmeden yani Evrensel atıklar ve sanayi atıklarının su havzasına dökülmesi ile oluşmaktadır. Endüstriyel ve ev atıkları arıtılmadan bulunan ortamlarda kalması ile yeraltı su kirliliği oluşmaktadır. Yağmur sularının da yüzeye ulaşmasından itibaren kirlilik oranı çoğalmaya devam etmektedir. Yağmur sularına ek olarak bitkisel ve hayvansal atıkların, suni ve doğal gübrelerin, birden fazla bir mikroorganizma suyu aracılığıyla yeraltına inmektedir. Toprak yüzeyinden atılan atıklar süzüldüğü zeminin özelliğine göre yeraltı suyu kirliliği görülmektedir.

Yeraltı Suyu Kirliliğine Neler Sebep Olmaktadır?

Sanayi atıkları ve Ev atıkları Zaman geçtikçe yağmur suyu ile birlikte topraktan yeraltı suyuna karışması sonucunda yeraltı suyu kirliliği meydana gelmektedir.

Kanalizasyon sistemi bulunmayan yerde bulunan tuvalet çukurundan çıkan pis suyun yeraltı suyu ile karışması ve aynı zamanda zirai mücadele ilacının bilinçsiz bir şekilde ve fazlasıyla kullanılması sonucunda yeraltı suyu kirliliğine sebep olmaktadır.

Yeraltı suyu kendi arasında gruplara ayrılmaktadır. Bu yeraltı suyu; kalitesi yüksek olan yeraltı suyu, kalite oranı orta olan yeraltı suyu ve kalite oranı  düşük olan yeraltı suyu olarak üç gruba ayrılmaktadır.

Kalite oranı yüksek olan kaliteli yeraltı suyu,  içme suyunda ve gıda sanayisinde kullanılmakta olan yeraltı suyudur ve tüm kullanımlara Uygundur. Seviyesi Orta seviye olan yer altı suyu, içme suyu olarak kullanılabilmesi için arıtma işleminden geçmesi gerekmektedir.

Oranı düşük seviye olan yeraltı suyu diğer sulara göre kalite oranı en düşük ve en kötü özelliğe sahip olan yer altı suyudur. Gerekli bir şekilde sağlık, teknolojik ve ekonomik açıdan arıtma yapıldığı takdirde kullanım yerleri belirlenmektedir. Yeraltı suyu kalitesini belirleyen maddeler hava kirliliği ve toprak ile etkilemesi mümkündür. Toprak ve hava kalitesinin kalite oranı ne kadar yüksek olursa suyun kalite oranı da o derece artmaktadır.

Yeraltı suyu kirliliği ile önemli bir çevre sorunu olarak tüm doğal hayatı ve insan sağlığını etkilemektedir.

Yeraltı Suyunun Kirlenmemesi İçin Yapılması Gerekenler

Endüstriden kaynakalanan ve önlenemeyen atıkların üretildikten sonra arıtılması veya standartlara uygun olarak bertarafının sağlanması ile yeraltı sularına kontamine olarak kirletilmesi önlenebilir.

Uygulanan sistemler ile günümüzde su kaynaklarının kirletilmediği işletmelerin inşa edilmesi ile suların temizlenmesinde büyük oranda fayda sağlamaktadır.

Endüstriyel tesislerin temizlenmesi operasyonlarında kullanılacak kimyasalların seçimi daha dikkatli yapılmalıdır. Ayrıca seçilen kimyasal ve dozaj ayarı güvenli seviyelerde tutularak tezlik sonrası oluşana tık suların toksisite seviyeleri takip edilmelidir.

Temizlik ya da farklı bir amaçla kullanılacak olan sanayide tehlikeli kimyasal maddenin kullanımı engellenmeli ve bunların yerine daha fazla bir doğal ürünler kullanılması gerekmektedir.

Evlerde ortaya çıkan atıkların suya karışmasına ve özellikle yağların su ile karışmasına engel olunmalıdır. Ev temizliğinde kullanılan sentetik deterjan yerine suya zarar vermeyecek şekilde doğal deterjanların tercih edilmesi gerekmektedir. Tarım çalışmalarında doğal gübrelerin tercih edilmesi gerekir ve nükleer atıkların toprağa gömülmesi gerekir.

Çünkü eğer nükleer atıklar toprağa gömülürse bu maddeler yer altı kaynağını kirletir ve ciddi bir sorun ortaya çıkarabilmektedir. Yeraltı suyu kirliliği önlenmesi için bunlar uygulandıktan sonra kirliliğinin önüne geçmesine büyük oranda fayda sağlayacaktır. Fakat suların kirlenmemesi için tüm topluma bunların aşılanması gerekmektedir.

Okumaya Devam
Yorum İçin Tıklayın

Yorum yapabilmek için kullanıcı girişi yapmış olmalısınız. Kullanıcı Girişi

Leave a Reply

Genel

CBAM ve Gelişmekte Olan Ülkeler/En Az Gelişmiş Ülkeler (LDC’ler)

Yayın Zamanı

tarih

Yazar

Avrupa Birliği (AB), Karbon Sınır Ayarlama Mekanizması’nın (CBAM) uygulanmasında, sanayilerin yeşil dönüşümünde ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişte gelişmekte olan ülkelere ve En Az Gelişmiş Ülkelere (LDC’ler) destek vermeye kararlıdır. AB ayrıca karbon fiyatlandırma sistemlerini tanıtmak veya geliştirmek isteyen ülkelere de yardımcı olmayı taahhüt eder.

CBAM yönetmeliği doğrultusunda, AB Komisyonu, geçiş döneminin sona ermesinden önce 2025 yılına kadar CBAM’ın gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkisini ve sağlanan teknik yardımın sonuçlarını değerlendirmek üzere bir çalışma gerçekleştirecektir.

CBAM’ın mevcut kapsamındaki mallar göz önüne alındığında, gelişmekte olan ülkeler ve LDC’ler bu önlemden en çok etkilenen ülkeler değildir. Dünya Bankası’nın Göreceli CBAM Maruziyet Endeksi, karbon emisyon yoğunluğu ve CBAM ürünlerinin AB’ye ihracatı kullanılarak üçüncü ülkelerin CBAM’a maruziyetinin ilk değerlendirmesi için bir araç sunar.

CBAM İçin Rehberlik ve Teknik Destek
AB Komisyonu, AB dışındaki işletme operatörlerine yardımcı olmak için, CBAM hakkında kapsamlı bir rehber doküman hazırlamıştır. Bu rehber dokümana, Türkçe de dahil olmak üzere çeşitli dillerde “Rehberlik” başlığı altından ulaşılabilir. Ayrıca, AB, web sitesinde ayrıntılı açıklamalar içeren kayıtlı webinarlar sunmakta ve CBAM uygulamasına özgü ihtiyaçlara göre uyarlanmış teknik destek ve kapasite geliştirme hizmetleri sağlamaktadır.

Yeşil Dönüşüm için Destek
CBAM’dan elde edilen gelecekteki gelirler, gelişmekte olan ülkelerdeki ve LDC’lerdeki yeşil dönüşümü finanse etmek için özel olarak tahsis edilmemiştir. Ancak, AB’nin bu ülkelerdeki yeşil dönüşüm desteği oldukça kapsamlıdır, özellikle Küresel Geçit (Global Gateway) çerçevesinde ve Afrika’da, özellikle AB-Afrika Küresel Geçit Yatırım Paketi kapsamında. Küresel Geçit programları, Afrika-AB Yeşil Enerji Girişimi (AEGEI) veya Güney Afrika, Hindistan, Endonezya, Vietnam ve Senegal ile Adil Enerji Dönüşümü Ortaklıkları (JETP) gibi girişimleri içerir. Bu girişimler, enerji sistemlerini karbonsuzlaştırmaya ve üretimdeki emisyon yoğunluğunu azaltmaya katkıda bulunarak ihracattaki gömülü karbon emisyonlarını düşürür.

AB’nin komşuluğundaki ülkeler için CBAM ile bağlantılı birçok spesifik girişim ve proje bulunmaktadır. Örnekler:

  • Küresel Avrupa (NDICI – Global Europe) Aracı
  • Yeşil yatırımları hızlandırmak için AB ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın taahhütleri
  • Teknik Yardım ve Bilgi Değişimi (TAIEX) ve eşleştirme projeleri
Okumaya Devam

Genel

AB’ye İhraç Edilen Çimento Ürünlerinin Üreticileri İçin Bilgiler

Yayın Zamanı

tarih

Yazar

AB SKDM nedir?

AB SKDM, çimento gibi AB’ye giren, sera gazı (SG) yoğunluğu yüksek bazı ürünlerin üretimi sırasında salınan sera gazlarının adil bir şekilde fiyatlandırılmasına yönelik olan, AB’nin dönüm noktası niteliğindeki aracıdır. AB’nin iklim hedeflerinin zayıflatılmasını engelleyecek ve AB üyesi olmayan ülkelerde daha temiz sanayi üretimini teşvik edecektir. 1 Ekim 2023 tarihinden itibaren AB’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (AB SKDM) geçiş dönemi dâhilinde uygulanmaktadır.

AB’ye çimento ürünleri gönderen bir üretici olarak, AB SKDM’nin uygulanmasında ve bunun sonucunda iklim değişikliğiyle mücadelede kilit bir role sahipsiniz.

 Bunun benim için anlamı nedir?

AB SKDM’nin geçiş döneminin uygulanmaya başlamasının ardından AB ithalatçılarının her 3 ayda bir AB’ye ithal ettikleri çimento ürünlerinin ve bunların üretimi sırasında salınan sera gazlarının (bu ürünlere gömülüdür) miktarını ve menşe ülkede ödenmesi gereken karbon fiyatını bildirmesi gerekmektedir.

Üretici olarak, yukarıda belirtilen bilgileri ithalatçılara iletmeniz gerekir. Böylece ithalatçılar, AB’ye ithal ettikleri ürünlerdeki gömülü emisyonları doğru olarak bildirebilecektir. Bu aynı zamanda üretim süreçlerinizdeki sera gazı emisyonlarını azaltma ve iklim değişikliğine karşı verilen mücadeleye katkıda bulunma fırsatı da sunmaktadır.

Avrupa Komisyonu nasıl yardımcı oluyor?

Avrupa Komisyonu, geçiş döneminde olan yeni sistemde size rehberlik etmek için, birçok dilde sunulan uygulama rehberinin yanı sıra size ve uluslararası ticaret ortaklarınıza yönelik e-öğrenme materyalleri sunmaktadır.

Siz ve AB’de bulunan ithalatçı (veya ithalatçı adına hareket eden gümrük temsilcisi) arasındaki bilgi alışverişini kolaylaştırmak için Avrupa Komisyonu bir Excel iletişim şablonu oluşturdu. Şablon, üretilen ürünlerin gömülü emisyonlarını belirleme aracı olarak kullanılabilir. Özet çalışma sayfasındaki bilgiler daha sonra AB’deki ithalatçı ile paylaşılabilir. Özet çalışma sayfası, üç aylık SKDM raporu için AB’deki ithalatçı tarafından ihtiyaç duyulan bilgileri içerir. Farklı sektörler için doldurulmuş şablon örnekleri ve şablonun nasıl kullanılacağına dair kaydedilmiş bir kurs, Komisyon’a ait SKDM web sitesinde bulunabilir.

Çimento Ürünleri Üreticilerinin 1 Ekim 2023 Tarihinden İtibaren AB SKDM Geçiş Döneminde Unutmamaları Gereken Önemli Hususlar

Çimento üreticileri, AB’deki ithalatçılara veya onların gümrük temsilcilerine bilgi aktaracak ve ithalatçılar ile temsilciler üç ayda bir bildirimde bulunacaktır.

  • Bir önceki çeyrekte AB’ye ihraç edilen çimento ürünlerinin miktarı (ton cinsinden).
  • Doğrudan CO2 emisyonları, AB’ye ihraç edilen ürünlerin üretimi sırasında, tesis veya üretim sahası düzeyinde gömülüdür.
  • Bu ürünlerin üretimi sırasında tüketilen elektriğin üretiminden kaynaklanan, ürünlere gömülü dolaylı emisyonlar.
  • İthal edilen ürünlerdeki gömülü emisyonlar için herhangi bir indirim veya diğer tazminat biçimleri hakkında bilgi dâhil menşe ülkede ödenmesi gereken tüm karbon ücretleri.
  • Üretilen SKDM ürünleri hakkında üretim süreci ve ürüne bağlı olarak sektöre özel parametreler gibi bağlamsal bilgiler.

Hangi çimento ürünleri SKDM kapsamına girer?

Yeni bildirim yükümlülükleri kapsamına giren çimento ürünleri, 2023/956 sayılı SKDM Yönetmeliği (AB) Ek I’de ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Örneğin Kombine Nomenklatüre (CN) göre belirlenen demir ve çelik ürünlerini içerir: 2523 21 00 – Beyaz Portland çimentosu, (suni olarak renklendirilmiş olsun olmasın). Ürettiğiniz ürünlerin SKDM kapsamına girip girmediğini öğrenmek için, yakında SKDM web sitesinde kullanıma sunulacak olan self servis SKDM değerlendirme aracını veya TARIC danışma aracını kullanabilirsiniz.

SKDM ürünlerinin gömülü emisyonlarını nasıl belirlemeliyim?

SKDM ürünlerinin gömülü emisyonlarının belirlenmesine yönelik metodoloji 2023/1773 sayılı Uygulama Tüzüğünde (AB) belirtilmiştir. SKDM web sitesinde, özellikle üçüncü ülkelerdeki operatörler ve sektöre özel rehberlik için hazırlanan kayıtlı webinar ve e-öğrenme modülü aracılığıyla daha fazla bilgi alınabilir. Yukarıda bahsi geçen uygulama yönetmeliği, emisyonların belirlenmesinde iki şekilde esneklik sağlamaktadır:

  1. 31 Aralık 2024 tarihine kadar yapılacak ithalatlar için, ürünlerin gömülü emisyonları, benzer kapsam ve doğruluk sağlayan diğer yöntemler kullanılarak belirlenebilir. Bunlar (a) bir karbon fiyatlandırma planını, (b) zorunlu bir emisyon izleme planını veya (c) tesiste gerçekleştirilen bir emisyon izleme planını temel alabilir.
  2. Tahminî değerler (varsayılan değerler dâhil), karmaşık ürünlerin toplam gömülü emisyonlarına nispeten küçük bir katkısı olan girdi malzemeleri veya alt süreçler için kullanılabilir (ör.<%20

Verilerimi doğrudan Avrupa Komisyonu’na bildirebilir miyim?
Ocak 2025’ten itibaren üçüncü ülkelerdeki operatörler, SKDM Sicilinin operatör portalı aracılığıyla doğrudan Avrupa Komisyonu’na bilgi sağlayabilecektir. Operatörler, tesisleri ve üretilen SKDM ürünlerindeki gömülü emisyonlar hakkında bilgi sağlayabilir. Operatörler bu tür bilgileri AB’deki ithalatçılar ile paylaşmak isteyip istemediklerine karar verebilirler. Bu doğrudan bildirimin amacı, verilerin sadece bir kez raporlanabilmesi ve bunun ardından ithalatçıların kolayca bu verilere başvurabilmesi sayesinde idari yükü azaltmaktır. Ayrıca doğrudan raporlama, bazı hassas verilere sadece yetkililerin erişebilmesine olanak tanır.

Okumaya Devam

Genel

Çevre Mühendisi Olarak 2025 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programının Mesleki Açından İncelenmesi

Yayın Zamanı

tarih

Yazar

2025 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda çevre mevzuatı açısından dikkat çeken başlıklar şunlardır:

1- Sanayide Yeşil Dönüşüm:

Sanayide yeşil dönüşüm, enerji verimliliğinin artırılması ve karbon ayak izinin azaltılması amacıyla politika ve uygulamalar içermektedir. Bu kapsamda, sanayi sektörü için temiz üretim teknolojilerinin kullanımı teşvik edilmekte, sürdürülebilir ve çevre dostu yöntemlerin benimsenmesi sağlanmaktadır. Organize Sanayi Bölgeleri’nde (OSB) yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, karbon emisyonlarını düşüren teknolojik yeniliklerin desteklenmesi ve enerji verimliliği sağlayan projelerin uygulanması bu dönüşümün önemli unsurları arasındadır. Ayrıca, yeşil üretim standartlarına uygunluk, rekabet gücünü artıran ve uluslararası piyasalarda fark yaratan bir kriter olarak değerlendirilmektedir.

Bu doğrultuda, sanayi kuruluşlarının uluslararası çevresel standartlara uyum sağlaması için gerekli düzenlemeler ve teşvik mekanizmaları hayata geçirilmektedir. Tüm bu adımlar, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmasını ve küresel iklim değişikliği ile mücadeleye katkıda bulunmasını amaçlamaktadır.

 

2- Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi (ETS):

2025 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), Türkiye’nin karbon emisyonlarının kontrol altına alınmasına yönelik önemli bir adım olarak öne çıkmaktadır. Bu sistem, karbon salımlarını azaltmak için piyasa temelli bir mekanizma kurmayı hedeflemekte olup, sera gazı emisyonlarını denetim altına almayı ve şirketlerin çevresel performanslarını iyileştirmelerini teşvik etmeyi amaçlamaktadır. ETS, emisyonların sınırlandırılması ve ticareti için gerekli mevzuat ve teknik altyapının oluşturulmasını içermektedir. Bu bağlamda, sanayi tesisleri için belirli emisyon limitleri tanımlanacak ve emisyon fazlası olan kuruluşlar, daha düşük emisyona sahip kuruluşlardan karbon kredisi satın alarak çevresel yükümlülüklerini yerine getirebilecektir.

Bu sistem, Avrupa Birliği gibi uluslararası platformlarda uygulanan başarılı ETS modellerine benzerlik gösterecek şekilde yapılandırılmakta ve Türkiye’nin uluslararası çevre taahhütlerine uyumunu sağlamaya yönelik önemli bir araç olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca, bu sistemin kurulması, Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda kritik bir rol üstlenmekte ve yeşil ekonomiye geçiş sürecinde ekonomik büyüme ile çevresel sürdürülebilirliği dengelemeyi hedeflemektedir.

 

3- Çevre ve Atık Yönetimi:

2025 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda Çevre ve Atık Yönetimi, sürdürülebilir bir gelecek için kritik öneme sahiptir. Atık yönetiminde, sıfır atık ilkesi benimsenmiş ve ulusal planlar bu doğrultuda şekillendirilmiştir. Program, 2023 yılı itibarıyla geri kazanım oranının %35 seviyesine ulaşması ile önemli bir başarı kaydetmiştir. Ancak bu oranın daha da artırılması için 2035 yılına kadar %60’a çıkarılması hedeflenmiştir. Bu hedef doğrultusunda, atık yönetim sistemlerinin etkinliğini artırmak ve geri dönüşüm kapasitesini genişletmek için çeşitli stratejiler geliştirilmiştir.

Ulusal atık yönetim planları, hane halklarından sanayi tesislerine kadar geniş bir yelpazede atık toplama, ayrıştırma ve geri kazanım süreçlerinin optimize edilmesini içermektedir. Aynı zamanda, kamu ve özel sektör iş birlikleri teşvik edilerek atık yönetimi ve geri dönüşüm projelerinin finansal ve teknik açıdan desteklenmesi öngörülmektedir. Bu kapsamda, farkındalık artırma kampanyaları ve eğitim programları aracılığıyla bireylerin ve toplulukların sıfır atık bilinci geliştirmesi ve sürdürülebilir alışkanlıklar kazanması hedeflenmektedir. Bu politikalar, Türkiye’nin çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmasında ve küresel atık yönetim standartlarına uyum sağlamasında önemli bir rol oynamaktadır.

 

4- Etkin Su Yönetimi ve Su Kanunu:

2025 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda Etkin Su Yönetimi ve Su Kanunu, su kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesini sağlamak amacıyla önemli bir başlık olarak ele alınmaktadır. Su kaynaklarının verimli kullanımı, Türkiye’nin artan su stresi ve iklim değişikliği etkilerine karşı dayanıklılığını artırmak için kritik görülmektedir. Bu bağlamda, yeni bir Su Kanunu hazırlanması planlanmaktadır. Kanun, su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir kullanımı için yasal bir çerçeve sağlayacak ve özellikle yeraltı suyu kullanımını düzenleyerek ruhsatsız kullanımları kontrol altına alacaktır.

Program, bu düzenlemelerle ruhsatsız su kullanımlarına yönelik caydırıcı cezalar getirilmesini öngörmektedir. Bu sayede, su kaynaklarının yasal olmayan ve plansız kullanımı engellenecek, yeraltı su rezervleri korunarak uzun vadede su kaynaklarının sürdürülebilirliği sağlanacaktır. Ayrıca, su yönetiminde bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi amacıyla 81 ilde “İl Su Kurulu Toplantıları” gerçekleştirilecektir. Bu toplantılar, su kaynaklarının yerel ve bölgesel düzeyde etkin yönetimini teşvik edecek, su yönetim politikalarının yerel ihtiyaçlara uygun hale getirilmesini destekleyecektir. Tüm bu adımlar, su kaynaklarının gelecekteki nesillere güvenli ve sürdürülebilir bir şekilde aktarılmasını hedeflemektedir

5- Arıtma Çamuru Yönetimi:

2025 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda Arıtma Çamuru Yönetimi, çevresel sürdürülebilirlik ve kamu sağlığının korunması açısından önemli bir başlık olarak öne çıkmaktadır. Program, arıtma çamurlarının yönetim planlarının iyileştirilmesini ve çevre dostu bertaraf yöntemlerinin geliştirilmesini hedeflemektedir. Bu doğrultuda, arıtma çamurlarının yönetimine yönelik daha etkin ve sürdürülebilir yaklaşımlar benimsenerek, bu atıkların çevresel etkisinin azaltılması ve geri kazanım olanaklarının artırılması amaçlanmaktadır.

Plan kapsamında, arıtma çamurlarının çevreye zarar vermeden bertaraf edilmesi veya geri dönüştürülmesi için yenilikçi ve teknoloji odaklı yöntemler teşvik edilmektedir. Örneğin, arıtma çamurundan enerji üretimi ve biyogaz dönüşümü gibi uygulamalar, bu alandaki önemli stratejilerden bazılarıdır. Bu hedeflerin hayata geçirilmesi için Arıtma Çamuru Yönetimi Planı Genelgesi yayımlanması planlanmakta olup, bu genelge, arıtma çamurlarının toplanması, taşınması, işlenmesi ve bertarafı süreçlerini düzenleyecek yasal ve teknik çerçeveyi belirleyecektir.

Bu genelge, belediyeler ve arıtma tesisleri gibi ilgili paydaşların uyum sağlaması gereken standartları içerecek ve bu süreçlerde en iyi çevresel uygulamaların benimsenmesini destekleyecektir. Bu adımlar, arıtma çamuru yönetiminin iyileştirilmesi ve çevreye duyarlı bir şekilde yürütülmesini sağlamayı hedeflemektedir

6- İkincil Ürünlerin Geri Kazanımı:

2025 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda İkincil Ürünlerin Geri Kazanımı, kaynak verimliliğini artırmak ve döngüsel ekonomiye geçişi hızlandırmak adına önemli bir odak noktası olarak ele alınmıştır. Bu kapsamda, geri kazanılmış ikincil ürünlerin ekonomiye kazandırılmasını teşvik eden yasal ve teknik düzenlemelerin hayata geçirilmesi planlanmaktadır. Bu düzenlemeler, geri kazanılan malzemelerin kalitesini ve güvenilirliğini garanti altına almak için teknik standartların belirlenmesini içermektedir.

Standartların belirlenmesi, ikincil ürünlerin piyasada daha yaygın kullanılmasını ve ekonomik değerinin artmasını sağlayacak, aynı zamanda ürünlerin farklı sektörlerde güvenle kullanılabilirliğini destekleyecektir. Program, bu ürünlerin endüstriyel süreçlere entegre edilmesi ve daha geniş bir tüketici kitlesi tarafından benimsenmesi için teşvik mekanizmalarını içermektedir. Böylece, hammaddelere olan bağımlılığın azaltılması, atık yönetim sistemlerinin iyileştirilmesi ve çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşılması amaçlanmaktadır.

Bu politikalar, yerel ve uluslararası piyasalarda rekabet gücünü artıracak ve Türkiye’nin yeşil ekonomiye geçiş sürecini hızlandıracaktır. Ayrıca, bu alandaki düzenlemeler, sanayiciler ve üreticiler için yeni iş fırsatları yaratırken çevresel faydaların da maksimum düzeye çıkarılmasını sağlayacaktır.

 

7- Evsel Atıkların Geri Kazanım Tesisleri:

2025 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda Evsel Atıkların Geri Kazanım Tesisleri, çevre koruma ve sürdürülebilir kalkınma stratejilerinin bir parçası olarak öne çıkmaktadır. Programda, evsel atıkların etkin bir şekilde geri kazanılması ve bertarafına yönelik projelerin desteklenmesi hedeflenmektedir. Bu projeler, atık yönetim süreçlerinin iyileştirilmesini ve çevresel etkilerin en aza indirilmesini amaçlamaktadır. Atık toplama ve işleme altyapılarının geliştirilmesi, geri kazanım oranlarının artırılması ve çevre dostu teknolojilerin uygulanması teşvik edilmektedir.

Bu kapsamda, ileri teknolojiye sahip tesislerin kurulması ve mevcut tesislerin modernize edilmesi öngörülmektedir. Atıkların ayrıştırılması, geri dönüşümü ve bertarafı süreçlerinde kullanılacak yeni teknolojiler, çevresel sürdürülebilirliği desteklerken enerji verimliliğini de artıracaktır. Ayrıca, çevresel duyarlılığı artırmak ve kamuoyunun geri dönüşüm süreçlerine katılımını teşvik etmek amacıyla eğitim ve farkındalık programları da planlanmaktadır.

Bu uygulamalar sayesinde, doğal kaynakların korunması, atık miktarının azaltılması ve sürdürülebilir bir atık yönetim sistemi oluşturulması hedeflenmektedir. Tüm bu adımlar, Türkiye’nin döngüsel ekonomi hedeflerine ve çevre koruma politikalarına uyumlu bir şekilde ilerlemesine katkı sağlayacaktır.

8- Arıtılmış Atık Su Kullanımı:

2025 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda, arıtılmış atık suyun yeniden kullanımı, su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi ve su güvenliğinin artırılması açısından kritik bir öncelik olarak ele alınmıştır. 2023 yılı itibarıyla, arıtılmış atık suyun yeniden kullanım oranı %2,5 seviyesindedir. Program kapsamında, bu oranın 2025 yılına kadar %5’e ve hatta daha ileri hedef olarak %7’ye çıkarılması planlanmaktadır. Bu hedef, su kaynaklarının etkin kullanımı ve artan su talebine karşılık suyun geri kazanımı stratejilerini güçlendirmeyi amaçlamaktadır.

Bu doğrultuda, arıtma tesislerinde teknolojik yeniliklerin ve modern yöntemlerin uygulanması teşvik edilecektir. Yeniden kullanım oranını artırmak için, endüstriyel ve kentsel kullanım alanlarına yönelik projeler desteklenecek ve suyun yeniden kullanımının ekonomik ve çevresel faydaları ön planda tutulacaktır. Programda, mevcut %6 oranının daha üst seviyelere çıkarılması hem su israfını azaltacak hem de su kaynaklarının sürdürülebilirliğine katkı sağlayacaktır.

Bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için altyapı yatırımları, teknik iyileştirmeler ve su geri kazanımının yaygınlaştırılmasına yönelik teşvik mekanizmaları planlanmaktadır. Bu stratejiler, su kaynaklarının korunmasını ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılmasını destekleyecektir.

9- İçme Suyu Kayıpları:

2025 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda, içme suyu kayıplarının azaltılması, su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir su yönetimi açısından öncelikli hedeflerden biri olarak belirlenmiştir. 2023 yılı itibarıyla içme suyu şebekelerindeki kayıp oranı %33 seviyesindeyken, bu oranın 2025 yılına kadar %26’ya düşürülmesi planlanmaktadır. Mevcut durumda %30 seviyesinde olan içme suyu kayıp oranının daha da azaltılması, su temin sistemlerinde etkinliği artırmayı ve su kaynaklarının verimli kullanımını teşvik etmeyi amaçlamaktadır.

Bu hedef doğrultusunda, su şebekelerinin modernizasyonu ve bakım çalışmalarının hızlandırılması öncelikle dirilmiştir. Eski ve sızıntı yapan altyapıların yenilenmesi, akıllı su yönetim sistemlerinin devreye alınması ve dijital izleme teknolojilerinin kullanılması gibi stratejik adımlar öngörülmektedir. Ayrıca, kayıpların azaltılması için belediyeler ve su idareleri arasında koordinasyonun artırılması, teknik destek ve eğitim programları ile su kayıplarının önlenmesine yönelik farkındalığın yükseltilmesi planlanmaktadır.

Bu tür önlemler hem su kaynaklarının korunmasını hem de enerji tüketiminin ve maliyetlerin azaltılmasını sağlayarak ekonomik ve çevresel faydalar yaratacaktır. Program, bu hedefleri gerçekleştirerek sürdürülebilir kalkınma ve çevresel sürdürülebilirlik alanlarında önemli bir ilerleme kaydetmeyi amaçlamaktadır.

 

10- Depozito İade Sistemi (DİS):

2025 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda Depozito İade Sistemi (DİS), çevresel sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm oranlarının artırılması hedefleri doğrultusunda önemli bir adım olarak öne çıkmaktadır. Program, 2025 yılı itibarıyla içecek ambalajları gibi geri dönüşüm malzemeleri için DİS’nin devreye alınmasını öngörmektedir. Bu sistem, tüketicilerin kullandıkları ambalajları belirli toplama noktalarına geri getirerek geri dönüşüm zincirine katkıda bulunmalarını teşvik edecektir.

DİS’nin uygulanması, geri dönüşüm bilincini yaygınlaştırmanın yanı sıra atık yönetim süreçlerini iyileştirecek ve ekonomik değeri yüksek materyallerin geri kazanılmasını sağlayacaktır. Sistem, geri dönüşüm oranlarını artırarak doğal kaynakların korunmasına ve çevresel kirliliğin azaltılmasına katkıda bulunacaktır. Ayrıca, sistemin entegrasyonu, ambalaj atıklarının düzenli bir şekilde toplanmasını ve işlenmesini kolaylaştırarak belediyelerin atık yönetim yükünü hafifletecektir.

Program kapsamında, bu sistemin altyapısının oluşturulması, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması ve teknolojik çözümlerle desteklenmesi planlanmaktadır. DİS’nin etkin bir şekilde işlemesi için kamu ve özel sektör iş birliği teşvik edilerek, depozito iade süreçlerinin tüm paydaşlar arasında entegre edilmesi sağlanacaktır. Bu uygulama, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma ve sıfır atık hedeflerine ulaşmasında kilit bir rol oynayacaktır.

2025 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programının tamamını buradan indirebilirsiniz.

Okumaya Devam

Trend