İletişimde Kalın

İncelemeler

Sert Sular ve Çevre Mühendisliğinde Sertlik

Yayın Zamanı

tarih

Sularda Sertlik

Tabii sular yer kabuğunda denizlere ve göllere doğru akarken değişik kayaların içerisinden geçer ve bu kayalardaki bazı tuzları çözerler. Bu nedenle suların geçtiği bölgelerde mağaralar ve oyuklar gibi değişik coğrafi şekiller oluşur. Su kaynakları bulundukları ve geçtikleri bölgelerin jeomorfolojik özelliklerine göre, içerilerinde değişik iyonlar bulundurur. İçerisinde kalsiyum, magnezyum ve demir iyonları bulunduran sular, sert su olarak tanımlanır.
Sert suların iki önemli zararlı etkisi vardır. Sert sularda bulunan kalsiyum, magnezyum ve demir iyonları, sabun (sodyum stearat) ile birleşerek çökelek oluşturur ve sabunun köpürmesini engeller. Böylece, sabun temizleme işlevini yerine getiremez ve sabun israf olur. Isıtma ve soğutma sistemlerinde sert su kullanıldığında sistemin borularında ve kazanlarında zamanla tortular oluşur. Bu tortular sistemin yıpranmasına ve sistemin veriminin düşmesine sebep olur.Bu nedenlerden dolayı sert sular kullanılmadan önce yumuşatılmalıdır.
Yumuşatma yöntemleri suyun sertlik durumuna göre değişiklik gösterir. Çünkü, sert sular genel olarak geçici sertliğe sahip sular ve daima sertliğe sahip sular olmak üzere iki ana grupta toplanır.

Geçici sertliğe sahip sular

İçerisinde CO2 çözünmüş sular yer kabuğunda bulunan ve normal suda çözünmeyen kireç taşını (CaCO3) ve dolamiti (MgCO3.CaCO3) yavaş yavaş çözer. Böylece Ca+2 ve Mg+2 bikarbonatlar ( Ca(HCO3)2, Mg(HCO3)2 ) hâlinde suya geçer.

MgCO3 • CaCO3(k) + CO2(g) + H2O(s)>>>> Mg(HCO3)2(suda) + Ca(HCO3)2(suda)

İşte içerisinde Ca+2 ve Mg+2 iyonlarının bikarbonat (HCO3–) tuzlarını bulunduran sulara geçici setliğe sahip sular denir. Bu tür setliğe sahip sular NaOH eklemek suretiyle,

Ca(HCO3)2(suda) + NaOH(suda) >>> CaCO3(k) + NaCO3(suda) + H2O(s)

denklemine göre; sertliğe sebep olan iyonlardan temizlenmiş olur. Bu tür sertliğe sahip sular birkaç dakika kaynatmak sureti ile kolayca yumuşatılabilir. Kaynama sırasında Ca(HCO3)2 parçalanarak CaCO3, CO2 ve H2O ya dönüşür.

Ca(HCO3)2(suda) + ısı >>>>CaCO3(k) + CO2(g) + H2O(s)

Sarkıtlar ve Dikitler

Mağaraların tavanlarından aşağı doğru uzanan sarkıtların, yine mağara tabanlarından yukarı doğru uzanan dikitlerin ve diğer tabiî travertenlerin oluşmasına, içerisinde Ca(HCO3)2 çözünmüş sular sebep olur. Kalsiyum bikarbonatlı sular mağara tavanından aşağı doğru yavaş yavaş damlar. Bu sırada bir miktar Ca(HCO3)2 buzunarak CaCO3, CO2 ve H2O ya dönüşür. Oluşan CaCO3 katısının bir kısmı tavanda birikerek zamanla sarkıtları oluşturur. Bir miktar CaCO3 katısı da damlanın düştüğü yerde birikerek dikitleri oluşturur. Sarkıt ve dikitler zamanla büyüyerek birleşirler ve mağara içerisinde sütunlar oluştururlar. Sarkıt ve dikitlerin büyüme hızları bulundukları ortama bağlı olarak yıllık milimetreler ve 100 cm arasında değişmektedir.

Daimi Sertliğe Sahip Sular

Suda çözünmüş CaCI2 veya CaSO4 tuzları var ise bu tür sulara daimi sertliğe sahip sular denir. Daimî sertliğe sahip sular kaynatma gibi basit işlemler ile yumuşatılamazlar.Bu tür suları yumuşatmak için iyon-değişim yöntemleri kullanılır. Sudaki Ca+2 ve Mg+2 iyonları sabunla çökelek oluşturmayacak Na+, K+ gibi iyonlarla değiştirilir.

CaSO4(suda) + Na2CO3(k) >>>> CaCO3(k) + Na2SO4(suda)

Meselâ, çamaşır sodası (Na2CO3) daimî sertliğe sahip suya eklendiğinde Ca+2 iyonları Na+ iyonları ile yer değişir ve CaCO3 olarak dibe çöker.

Sertlik Derecesi

1 litre suda 10 miligram CaO veya 7,14 miligram MgO çözünmüşse su 1 Alman sertlik derecesine sahiptir.
0,7 litre suda 10 miligram CaCO3 veya 8,42 miligram MgCO3 çözünmüşse su 1 İngiliz sertlik derecesine sahiptir.
1 litre suda 10 miligram CaCO3 veya 8,42 miligram MgCO3 çözünmüşse su 1 Fransız sertlik derecesine sahiptir.

Sertlik Nedir, Sertlik terim olarak banyo lavabo ve küvetlerde iyi köpürmeyen sular nedeni ile oluşan kalıntıları karakterize etmek ve demlik ve su ısıtma cihazlarında oluşan sert ve beyaz tabakayı ifade eder. Suların iyi bir şekilde köpürmemesi ve yüzeylerde kir tabakası oluşturması su içerisindeki kalsiyum ve magnezyum iyonlarının sabun ile tepkimeye girerek oluşturduğu bir çökeltidir.
Örnek verecek olursak;

Ca2+ +(sabun) <—> Ca(Sabun)2 (k)

(k)= katı çökelti

Bu kompleksleşme reaksiyonu sonucunda sabun, yıkanan maddelerdeki kir ile etkileşime girmez ve kalsiyum-sabun kompleksi istemeyen bir şekilde çökelti oluşturur.

Sertlik tüm çok değerlikli katyonların toplamı olarak tanımlanmıştır. Sertliğin yaygın kullanılan ifade birimleri mg CaCO3/L veya mekv/L (litre başına miliekivalen)’dir.

Tüm çok değerli katyonlar sertliğe katkıda bulunda da en etkili olanları kalsiyum ve magnezyumdur. Ayrıca birkaç adet çok değerlikli katyon  ve doğal organik madde dışında  sertlik konusun odak terimleri kalsiyum ve magnezyumdur.

 Doğal sulardaki sertlik kısaca kalsiyum ve magnezyum içeren jeolojik oluşumların minerallerinin ayrışmasından ileri gelir. En yaygın olarak doğada bulunan mineraller kalsit (CaCO3) ve dolamitdir [CaMg(CO3)2]. Suyun sertleşmesi doğal prosesi aşağıda yer almaktadır;

CO2 + H2O <—> H2CO3

CaCO3(k) + H2CO3 <—> Ca(HCO3)2

MgCO3(k) + H2CO3 <—> Mg(HCO3)2

Kaynak: Suyun Sertliğine neden olan doğal süreçler Davis ve Cornwell, 2008.

Sertlik Nedir Nasıl Oluşur?

Yağmur suyu toprağın en üst tabakasından giriş yaparken mikroorganizmaların solunumu suyun COiçeriğini artırır. CO2 ve su tepkimeye girerek karbonik asiti (H2CO3) oluşturur. Kalsit ve dolomit, karbonik asit ile tepkimeye girerek kalsiyum bikarbonat [Ca(HCO3)2] ve magnezyum bikarbonat [Mg(HCO3)2] oluşturur. CaCO3 ve CaMg(CO3)suda çok çözülmezken bikarbonatların çözünme özelliği oldukça yüksektir. Kalsiyum klorür (CaCl2), alçı (CaSO4), magnezyum klorür (MgCl2) ve magnezyum sülfat (MgSO4) da çözünerek sertlik oluşumuna katkı sağlar.

Sularda çoğunlukla kalsiyum ve magnezyum bulunmasından dolayı, yumuşatma hesaplamalarında geleneksel olarak suyun toplam sertliği (TS) bu iyonların toplamnı olarak tanımlanır;

TS =Ca2+ + Mg2+

Her iyonun konsantrasyon aynı birimlerde olmak zorundadır. (mg CaCO3/L veya mekv/L). Toplam sertliğin iki bileşeni : HCO3 anyonuna bağlı sertlik (karbonat sertliği olarak adlandırılır ve kısaltması KS’dir) ve diğer anyonlara bağlı sertliktir (karbonat olmayan sertlik olarak adlandırılır ve kısaltması KOS’dir). Bu şekilde toplam sertlik;

TS = KS + KOS

şeklinde tanımlanabilir.

Karbonat sertliği ise, toplam sertlik veya toplam alkalinite arasında, miktar olarak daha az olana eşittir. Karbonat sertliği, suyun kaynatma ile giderilebilmesinden dolayı genel olarak geçici sertlik olarak da adlandırılır. Isıtma CO2’i sudan uzaklaştır ve ve pH yükselir. Tan bu sırada

Ca+2 + 2HCO3  <—–> CaCO3(k) + CO2(g) +H2O

reaksiyonu meydana gelir.

Okumaya Devam
Yorum İçin Tıklayın

Yorum yapabilmek için kullanıcı girişi yapmış olmalısınız. Kullanıcı Girişi

Leave a Reply

İncelemeler

Türkiye için IPA III 2023 Eylem Programı Finansman Anlaşması Yürürlüğe Girdi!

Yayın Zamanı

tarih

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki iş birliğinin önemli bir adımı olarak IPA III 2023 Yılı Eylem Programı Finansman Anlaşması yürürlüğe girdi. Bu kritik anlaşma, 16 Aralık 2024 tarihli ve 32754 sayılı Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanarak 17 Aralık 2024 tarihinde resmen uygulamaya kondu.

Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği Başkanı Büyükelçi Mehmet Kemal Bozay ve Avrupa Komisyonu adına Güney Komşuluk Bölgesi ve Türkiye Direktörü Francisco Joaquin Gaztelu Mezquiriz tarafından imzalanan anlaşma, Türkiye’nin AB uyum sürecindeki mali desteklerini güçlendirecek.

208,6 Milyon Avro Bütçeyle 6 Ana Sektöre Destek

Toplam 208,6 milyon Avro bütçe ile hazırlanan bu anlaşma kapsamında, Avrupa Komisyonu tarafından Türkiye’ye aktarılacak fonlarla, 2021-2027 yıllarını kapsayan IPA III Programı altında yer alan projeler hayata geçirilecek. Finansman sağlanacak ana sektörler şunlardır:

  • Temel Haklar
  • Çevre ve İklim Değişikliği
  • Sürdürülebilir Ulaşım
  • Tarım ve Enerji
  • İstihdam, Eğitim ve Sosyal Politikalar
  • Birlik Programları

Türkiye’nin AB Yolculuğunda Yeni Bir Sayfa

Bu projeler, Türkiye’nin Avrupa Birliği uyum sürecindeki çevresel, ekonomik ve sosyal hedeflere ulaşmasına katkı sağlayacak. Özellikle çevre ve iklim değişikliği, sürdürülebilir ulaşım ve enerji sektörlerinde yapılacak yatırımlar, ülkemizin sürdürülebilir kalkınma vizyonuna destek olacak.

Bu önemli gelişme hakkında daha fazla bilgi almak için Resmi Gazete kaynağına göz atabilir veya ilgili kurumların duyurularını takip edebilirsiniz.

Türkiye’nin Geleceğine Yön Veren Projeler

AB ile iş birliğinin yeni fırsatlarını yakalamak ve sürdürülebilir bir geleceği inşa etmek için IPA III Programı, Türkiye’nin önemli bir adımı olmaya devam ediyor.

Okumaya Devam

İncelemeler

Kentsel Yeşil Alanların Sürdürülebilir Yönetimi: Geleceğin Şehirleri İçin Anahtar Yaklaşımlar

Yayın Zamanı

tarih

Günümüzde küresel ısınma ve iklim değişikliği, şehirlerimizi daha dirençli ve yaşanabilir hale getirmek için acil önlemler alınmasını gerektiriyor. Türkiye’de, özellikle büyük şehirlerde nüfus yoğunluğunun artması, yeşil alanların korunması ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesinin önemini artırıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hazırladığı “Kentsel Yeşil Alanların Sürdürülebilir Yönetimi” adlı çalışmada, bu önemli konuya dair dikkat çekici bilgiler ve öneriler yer alıyor.
İklim Değişikliği ve Şehirler: Sorunlar ve Çözümler

Küresel ölçekte şehirler, sera gazı emisyonlarının yaklaşık %75’inden sorumlu. Bu nedenle, kentsel yeşil alanların karbon yutakları olarak etkin bir şekilde yönetilmesi gerekiyor. Ağaçlandırma çalışmaları, yeşil çatı uygulamaları, parklar ve diğer yeşil altyapılar, şehirlerin karbon ayak izini azaltmada hayati bir rol oynuyor. Aynı zamanda, bu alanlar ekosistem hizmetleri sunarak biyolojik çeşitliliği destekliyor, hava ve su kalitesini iyileştiriyor.
Kentsel Yeşil Alanlar ve Ekolojik Denge

Kentsel yeşil alanların sürdürülebilir yönetimi, sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal faydalar da sağlıyor. Bu alanlar:

Şehir sıcaklıklarını düşürerek enerji tüketimini azaltıyor.
Vatandaşların rekreasyon ihtiyaçlarını karşılıyor.
Toplumun psikolojik ve fiziksel sağlığına katkıda bulunuyor.

Özellikle, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmak için karbon depolama kapasitesine sahip ağaç türlerinin seçilmesi ve bu türlerin ekolojik dengeye katkı sağlaması büyük önem taşıyor.
Afetlere Dirençli Şehirler

Türkiye, deprem gibi doğal afetlere karşı hassas bir coğrafyada bulunuyor. Bu nedenle, kentsel yeşil alanların afet durumlarında toplanma ve barınma alanı olarak kullanılabilir şekilde planlanması gerekiyor. Özellikle yeşil alanlarda organik ve yumuşak tasarımlar, açık mekanlar ve sosyal etkileşime olanak sağlayan alanlar, afet sonrası psikolojik ve fiziksel iyileşme sürecini hızlandırabilir.
Kentsel Biyoçeşitlilik ve Doğal Türler

Kentsel alanlardaki doğal türlerin korunması ve kullanılması, hem ekolojik hem de estetik açıdan önemli. Doğal bitki türlerinin şehir peyzajına entegrasyonu, bakım maliyetlerini azaltırken çevresel faydaları da artırıyor. Ayrıca, bu türlerin yerel ekosisteme sağladığı katkılar, iklim değişikliği ile mücadelede kritik bir rol oynuyor.
Yeşil Altyapı Yaklaşımları

Çalışmada, yeşil altyapı kavramının kentsel sürdürülebilirlik için taşıdığı önem vurgulanıyor. Yeşil altyapılar:

  • Suyun depolanması ve yönetimi,
  • Şehirlerin soğutulması,
  • Hava kirliliğinin azaltılması,
  • Sosyal etkileşimin teşvik edilmesi gibi birçok fayda sağlıyor.

Bunların yanı sıra, yeşil altyapının karbon fiyatlama stratejileri ile entegre edilmesi, sürdürülebilir şehirler için etkili çözümler sunabilir.
İklim Dostu Peyzaj Tasarımı

Peyzaj tasarımında bitkilerin formu, rengi ve dokusu gibi özelliklerin insan psikolojisi üzerindeki etkileri büyük önem taşıyor. Örneğin, sakinleştirici bir etki yaratmak için yeşil ve mavi tonlarına ağırlık verilmesi öneriliyor. Aynı şekilde, insanların kendilerini daha güvende hissedeceği organik tasarımlar ve sosyal etkileşim alanları, psikolojik iyileşmeyi destekliyor.
Deprem Parkları ve Afet Yönetimi

Afet anında toplanma alanı olarak kullanılabilecek kentsel yeşil alanlar, hem barınma hem de sosyal etkileşim için önem taşıyor. Bu alanlarda, çocuklar için oyun alanları, spor alanları ve dinlenme mekanları gibi sosyal donatılara yer verilmesi, toplumsal dayanıklılığı artırabilir.
Sürdürülebilir Yönetim için Öneriler

Eşgüdüm ve İş Birliği: Kentsel yeşil alanların planlanması ve yönetiminde yerel yönetimler, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşları arasında iş birliği sağlanmalı.
Doğal Türlerin Kullanımı: Bölgesel iklim ve toprak koşullarına uygun bitki türleri tercih edilmeli.
Yeşil Alan Envanteri: Kentsel yeşil alanların karbon depolama kapasiteleri hesaplanarak bir envanter oluşturulmalı.
Toplum Bilinci: Bireylerin yeşil alanlara olan duyarlılıklarını artırmak için eğitim programları düzenlenmeli.
Dijital Teknolojiler: Kentsel yeşil alanların yönetiminde dijital veri ve analiz sistemlerinden faydalanılmalı.

“Kentsel Yeşil Alanların Sürdürülebilir Yönetimi” çalışması, şehirlerin iklim değişikliği ile mücadeleye nasıl uyum sağlayabileceğine dair kapsamlı bir rehber sunuyor. Bu rehberdeki öneriler, şehirlerin daha yaşanabilir, dirençli ve çevre dostu bir yapıya dönüşmesine yardımcı olabilir. Kentsel yeşil alanlar, sadece bugünün değil, geleceğin de temel ihtiyacıdır. Bu nedenle, şehirlerimizde daha fazla yeşil alan yaratmak ve mevcut alanları korumak için hep birlikte çalışmalıyız.

İndirmeler: T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hazırladığı Kentsel Yeşil Alanların Sürdürülebilir Yönetimi kitabı

 

Okumaya Devam

İncelemeler

Isı Haritası Metodolojileri ve İklim Değişikliği Risk Değerlendirmesi

Yayın Zamanı

tarih

Isı Haritası Metodolojileri Oluşturulmasına İlişkin Rehber, bankalar, enerji, çimento, demir-çelik ve daha pek çok sektörde iklim değişikliği kaynaklı geçiş ve fiziksel risklerin değerlendirilmesine rehberlik eden kapsamlı bir dokümandır. Sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda düşük karbon ekonomisine geçiş ve iklim değişikliğine uyum konularında sektörel analizler sunar.

Bu rehber, karbon yoğun sektörlerdeki riskleri analiz ederek, uygun stratejik çözümler geliştirilmesine olanak tanır. Geçiş riskleri, düzenleyici değişikliklerden itibar yönetimine kadar uzanan geniş bir yelpazede değerlendirilmektedir. Özellikle enerji ve çimento sektörleri, fosil yakıt kaynaklı emisyonlar nedeniyle yüksek risk kategorisinde yer almaktadır.

Anahtar Noktalar:

  1. Geçiş Riski Değerlendirmeleri:
    • Düzenlemeler (karbon fiyatlaması, şeffaflık gereklilikleri).
    • Piyasa ve tüketici davranışlarındaki değişiklikler.
    • Teknolojik dönüşümler (düşük karbon inovasyonları).
    • İtibar riskleri (çevre dostu olmayan ürünlerin damgalanması).
  2. Sektörlere Özel Isı Haritaları:
    • Enerji sektörü: Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla düşük karbonlu üretime geçişte önemli fırsatlar sunarken, fosil yakıtlar yüksek emisyon maliyetleri oluşturuyor.
    • Demir-çelik ve çimento sektörü: Karbon yoğunluğu yüksek, bu nedenle karbon yakalama teknolojileri ve alternatif yakıtlar kritik rol oynuyor.
    • Tarım sektörü: İklim değişikliği kaynaklı verim kaybı ve emisyon azaltımı gereksinimleri ele alınıyor.
  3. Fiziksel Risk Değerlendirmeleri:
    • İklim projeksiyonlarına dayalı sektörel kırılganlık analizleri.
    • Coğrafi konumlara göre risk sınıflandırmaları.
    • Doğal afet projeksiyonları ve hafifletme stratejileri.
  4. Inovasyon ve Teknoloji Kullanımı:
    • Dijital ikiz teknolojileri ile üretim süreçlerinin optimizasyonu.
    • Karbon yakalama, kullanma ve depolama teknolojileri (CCUS).

Neden Önemli?

Bu rehber, iş dünyası, yatırımcılar ve düzenleyiciler için riskleri azaltma ve fırsatları değerlendirme noktasında stratejik bir yol haritası sunuyor. Özellikle sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak isteyen sektörler için düşük karbonlu çözümler ön planda.

İlgili rehberin tam metnine.  aşağıda yer alan link üzerinden ulaşabilirsiniz.

Isi_Haritasi_Metodolojileri_Olusturulmasina_Iliskin_Rehber

 

Görsel Prompt: “An interactive map showing climate risk zones categorized by sectors, with icons representing industries such as energy, cement, steel, agriculture, and transport. The map is visually striking with red, yellow, and green color gradients to indicate high, medium, and low risk zones. Overlays include renewable energy symbols like wind turbines and solar panels, alongside industrial factories emitting CO2, all under a futuristic and professional design.”

Okumaya Devam

Trend

Copyright © 2024 Çevre Portal Türkiye'nin Sürdürülebilir, İlkim Dostu İş ve Sosyal Medya Ağı