İletişimde Kalın

İncelemeler

Sedimantasyon Nedir?

Yayın Zamanı

tarih

Sedimantasyon Nedir?, Sedimantasyon askıdaki çökebilen katı maddelerin miktarlarının azaltılmasında kullanılan bir temel işlemdir. Bulanıklığın fazla olduğu durumlarda daha sonra uygulanacak arıtım kademesinin yükü azaltmada, içme suyu arıtımında dezenfeksiyonda, atık su arıtımında ön çökeltim ve son çökeltim havuzlarında uygulanılan bir yöntemdir.

 Sedimantasyon işlemi iki şekilde uygulanır:

  1. Basit çöktürme: Suda bulunan çökebilen maddeleri sudan uzaklaştırmak için kullanılır. Bu tür çöktürme işlemi içindeki katı maddelerin çökebileceği bir havuzda bir süre bekletilir ve katı maddelerin çökebilmesi sağlanır.
  2. Hızlı karıştırma ve Yumuaklaştırmayı Takip Eden Çöktürme: Burada ham su içinde kendi ağırlıkalrıyla çökelemyen maddelerin varlığı söz konusudur. Bu maddeler ham su içine katılan bazı kimyasal maddelerde kendi ağırlıklarıyla çökebilcek boyuta ulaştırılırlar ve böylece çöktürme işlemi gerçekleştirlir.

Bir taneciğin çökelme hızıi taneciğin yoğunluğuna, çapına ve sıvının vizkositesine bağlıdır. Tanecik çapı küçüldükçe çökelme hızı azalmaktadır.

Belli bir parçacık boyutunun altında çökelme hızı çok küçük olmaktadır ve bu parçacık boyutunda yalnızca sedimantasyon uygun değildir. Kolloidal parçacıkların (0,001-1µ) çökelme hızları sıfır olarak düşünülür. Bu yüzden kolloidal parçacıklarda sadece sedimantasyonun bir yarar sağlayamayacağı açıktır. Bu gibi durumlarda ikinci tür çöktürme uygun olacaktır.

Sedimantasyon Teorisi

Sedimantasyon teorisi açıklanırken, çökelme esnasında büyüklüğünü, şeklini ve kütlesini değiştirmeyen ayrık parçacıkların varlığı kabul edilecektir. Çökelme esnasında büyüklüğü, şekli ve kütlesi değişen flokülant parçacıklar yok kabul edilecektir.

Ayrık parçacık sakin bir sıvı ortama bırakıldığında, yoğunluğu bırakıldığı ortamın yoğunluğundan fazla ise kendi ağırlığı ile aşağı doğru çökelir. Bu durumda parçacığa iki kuvvet etki eder. Bu kuvvetler; taneciğin ağırlığından ileri gelen ağırlık kuvveti ve sıvı ortamın gösterdiği sürtünme kuvvetidir. Taneciğin sıvı içindeki ağırlığı;

W=(ps-pw)gV

dir. Burada;

ps=Taneciğin yoğunluğu (kg/m3)

pw=Sıvının yoğunluğu (genellikle su; kg/m3)

g=Yerçekimi ivmesi, (m/sn2)

V= Taneciğin hacmi (m3) dir.

Sıvı ortamının gösterdiği sürtünme kuvveti;

FD=CDApwVs2/2

dir. Burada;

pw=Sıvının yoğunluğu (genellikle su); kg/m3

A=Hareket yönüne dik doğrultudaki tanecik kesit alanı

Vs=Tanecik çökelme hızı

CD=Newton sürtünme katsayısıdır.

İdeal Sedimantasyon Tankı

Sedimantayon tankı 4 farklı bölgeden oluşmaktadır.

  1. Giriş bölgesi
  2. Çamur bölgesi
  3. Çökelme bölgesi
  4. Çıkış bölgesi

İdeal bir sedimantasyon tankı için bazı kabuller yapılmıştır;

  1. Çökelme bölgesinde durgun şartlar olmalıdır.
  2. Çökelme bölgesinde akım uniform (değişmeyen) olmalıdır
  3. Katı tanecikler çökelme bölgesine uniform olarak girmelidir.
  4. Çamur bölgesine giren maddeler tekrar askıda hale geçmemeli.

Çökelme hızı V0 olan bir ayrık parçacığı göz önüne alacak olursak; bu parçcacık tankın sonunda çamur bölgesine ancak ulaşır. Ayrık parçacıkların çökelmesinde tankın derinliğinin önemi yoktur. V0 çökelme hızı tanka giren debi ve tankın yüzey alanı ile orantılıdır. Fakat aynı durum flokülant parçacıklar için söz konusu değildir. Flokülant parçacıklar için derinlik katı madde giderimini etkiler, çünkü tankın derin olması durumunda daha fazla yumaklaşma ihtimali vardır.

Çökelme tankı hızı V0 ’dan büyük veya eşit bütün parçacıkların çökelmesini gerçekleştirmek üzere dizayn edilmiştir. Çökelme hızı Vs < Vo olan katılar ancak tankın dibinden h= Vo x To mesafesinden daha büyük mesafeden girmediği takdirde uzaklaştırılabilecektir. Bu durumu ortadan kalıdırabilmek için sedimantasyon tankına kademeler eklenebilir.

 

Sedimantasyonda Meydana Gelen Çökelme Türleri

  1. Münferit çökelme: düşük katı konsantrasyonunda, askıdaki parçacıkların ağırlıklarının etkisiyle kendi başlarına (ayrık olarak) çökelmeleridir. Kum ve çakıl gibi maddeler bu tür çökelme eğilimindedirler.
  2. Yumaklaşan çökelme: yine seyreltik süspansiyonlarda, çökelme esnasında bazı parçacıkların yumak oluşturarak artan bir hızla çökelmesidir. Kimyasal floklar bu şeklide çökelirler. Ayrıca ikincil sedimantasyon tanklarının üst bölgelerinde bu tür çökelme görülür.
  3. Bölgesel – Engelli çökelme: ara konsantrasyonlarda, partiküller arası kuvvetler sebebiyle yapışık biçime gelen parçacıkların bir ünite halinde çökelmesidir. İkincil sedimantasyon tanklarında bu tür çökelme görülür.
  4. Kompresyon çökelme: bir noktadan sonra parçacıkların yoğunlaşarak oluşturduğu kütlenin kompresyonu ile meydan gelen çökelmedir. Kompresyon olayı üsteki sıvı fazdan sürekli çökelmekte olan parçacıkların ağırlıkları etkisiyle meydan gelmektedir. Bu tür çökelme çamur kütlesinin dip kademlerinde, ikincil sedimantasyon birimlerinin dibinde ve çamur kalınlaştırma işlemlerinde görülür.

Çözeltilerde derişimin yanında yerçekimi ve merkezkaç kuvveti de partiküllerin hareketine neden olmaktadır. Kolloidal sistemlerde partiküllerin hızları ve öteleme kinetik enerjileri çok büyük olan pariküller bulundukları kabın dibine doğru hareket etmezler. Aynı durum makromoleküller gibi büyük partiküller için de geçerlidir. Yerçekiminden etkilenen b tür partiküller büyükten küçüğe doğru bulundukları kabın dibine çökerler.

Sedimantasyon  hızı incelenirken birim kütlesinin hacmi olarak tanımlanan özgül hacmi V1 olan bir katının kütlesi m olan bir partikülün yoğunluğu ρ olan bir sıvı içindeki durumu düşünülür. Bu partikül ile yer değiştiren sıvının hacmi v1m, kütlesi v1mg olacaktır. Bu partikülü aşağı doğru net çeken kuvvet ile ters yöndeki Stokes sürtünme kuvveti birbirine eşitlenerek partikülün yarıçapı ve η sıvının viskozitesi olmak üzere limit hız için,

mg – V1mρg = 6rvη

v = (1- V1ρ)mg / 6rη = (1- V1ρ)mg / f  eşitliği bulunur. Bu limit hıza sedimantsayon hızı denir.

Ultrasantrifüj ile yerçekimi ivmesinden çok büyük ivmelere ulaşıldığından daha küçük partiküller de çöktürülebilmektedir. Stokes yasası yalnızca çok büyük küresel moleküller için geçerli olduğu için yukarıdaki eşitlikte tanımlana sürtünme kuvveti olaraka tanımlanan 6rη yerine kBT / D alınarak sedimantsyon katsayısı için aşağıdaki eşitlik yazılır.

S = D(1- V1ρ)m / kBT = D(1- V1ρ)M / RT

Belli sıcaklıkta difüzyon katsayısı ve sedimantasyon katsayısı hesaplanarak taneciklerin molar kütleleri de bulunabilir.

Tane iriliği endüstride tozların ve katkı maddelerinin üretim kalitesinde  ve ürünlerin istenen özelliklerinin sağlanmasında önemli bir faktördür. Tane iriliği ölçümü için elektron veya ışık mikroskobu ile santrifüj cihazları da kullanılmaktadır.

Sedimantasyon (çöktürme) yöntemleri

Partikül        boyutlarının belirlenmesinde,     yerçekimi     ya      da      santrifüj kuvvetlerin   etkisiyle   çökelme   hızlarının   ölçümüne   dayalı   kuru   ya   da   yaş yöntemler de bulunmaktadır.

Bu yöntemlerde, Stoke yasasına dayalı bir olay gözlenmektedir.

Gözlemsel  ya  da  optik  yöntemler  eşliğinde,  pipet,  hidrometre,  santrifüj  v.b.

birimler kullanılarak, çökelme hızlarına bağlı yoğunluk derişimlerinden partikül boyut aralıklarının saptanması olanaklıdır. Genel olarak, büyük partiküller, bazı

özel durumlar dışında, hızlı ve çabuk çökmektedirler.

Pipet kullanılan yömtemler en yaygın olanlarıdır.

1) Hidrometre Yöntemi

Bu     yöntem,       partiküllerle oluşturulan   bir     süspansiyonun       yükseklikle yoğunluk  değişiminin  izlenmesi  temeline  dayanmaktadır.      İşlem  sırasında  sıvı yoğunluğunu ve viskozitesini düzenlemek üzere ortama yüzey aktif maddelerin eklenmesi gerekmektedir. Ucuz, ancak doğruluğu düşük bir yöntemdir.

2) Fotosedimantasyon Yöntemi

Az     miktardaki   örneklerin    çökme         sırasında      ortaya çıkan  derişim değişimlerinin,  süspansiyon  içinden  geçen  bir  ışık  demetinin  şiddetinin  optik

yolla  ölçülmesi  temeline  dayanan  bir  yöntemdir.  Oldukça  duyarlı  bir  işlemdir. Optik kayıtlar uygun bir biçimde kaydedilebilmektedir. Işık dalga boyunun kısa

ve partikül boyutuna yakın olmaması gerekmektedir.

3) Sedimantasyon denge yöntemi

Bu  yöntem,  partiküllerin,  süspansiyon  içinde  asılı  durumda  bulunan  bir elektronik   kefeli   terazi   yardımıyla,   ağırlıklarının   ölçümüne   dayanmaktadır. Zahmetli  ve  yavaş  bir  yöntemdir.  Küçük  parçacıkların  çökmesi  uzun  zaman aldığında analiz süresi uzun olmaktadır.

 

Okumaya Devam
Yorum İçin Tıklayın

Yorum yapabilmek için kullanıcı girişi yapmış olmalısınız. Kullanıcı Girişi

Leave a Reply

İncelemeler

Türkiye için IPA III 2023 Eylem Programı Finansman Anlaşması Yürürlüğe Girdi!

Yayın Zamanı

tarih

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki iş birliğinin önemli bir adımı olarak IPA III 2023 Yılı Eylem Programı Finansman Anlaşması yürürlüğe girdi. Bu kritik anlaşma, 16 Aralık 2024 tarihli ve 32754 sayılı Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanarak 17 Aralık 2024 tarihinde resmen uygulamaya kondu.

Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği Başkanı Büyükelçi Mehmet Kemal Bozay ve Avrupa Komisyonu adına Güney Komşuluk Bölgesi ve Türkiye Direktörü Francisco Joaquin Gaztelu Mezquiriz tarafından imzalanan anlaşma, Türkiye’nin AB uyum sürecindeki mali desteklerini güçlendirecek.

208,6 Milyon Avro Bütçeyle 6 Ana Sektöre Destek

Toplam 208,6 milyon Avro bütçe ile hazırlanan bu anlaşma kapsamında, Avrupa Komisyonu tarafından Türkiye’ye aktarılacak fonlarla, 2021-2027 yıllarını kapsayan IPA III Programı altında yer alan projeler hayata geçirilecek. Finansman sağlanacak ana sektörler şunlardır:

  • Temel Haklar
  • Çevre ve İklim Değişikliği
  • Sürdürülebilir Ulaşım
  • Tarım ve Enerji
  • İstihdam, Eğitim ve Sosyal Politikalar
  • Birlik Programları

Türkiye’nin AB Yolculuğunda Yeni Bir Sayfa

Bu projeler, Türkiye’nin Avrupa Birliği uyum sürecindeki çevresel, ekonomik ve sosyal hedeflere ulaşmasına katkı sağlayacak. Özellikle çevre ve iklim değişikliği, sürdürülebilir ulaşım ve enerji sektörlerinde yapılacak yatırımlar, ülkemizin sürdürülebilir kalkınma vizyonuna destek olacak.

Bu önemli gelişme hakkında daha fazla bilgi almak için Resmi Gazete kaynağına göz atabilir veya ilgili kurumların duyurularını takip edebilirsiniz.

Türkiye’nin Geleceğine Yön Veren Projeler

AB ile iş birliğinin yeni fırsatlarını yakalamak ve sürdürülebilir bir geleceği inşa etmek için IPA III Programı, Türkiye’nin önemli bir adımı olmaya devam ediyor.

Okumaya Devam

İncelemeler

Kentsel Yeşil Alanların Sürdürülebilir Yönetimi: Geleceğin Şehirleri İçin Anahtar Yaklaşımlar

Yayın Zamanı

tarih

Günümüzde küresel ısınma ve iklim değişikliği, şehirlerimizi daha dirençli ve yaşanabilir hale getirmek için acil önlemler alınmasını gerektiriyor. Türkiye’de, özellikle büyük şehirlerde nüfus yoğunluğunun artması, yeşil alanların korunması ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesinin önemini artırıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hazırladığı “Kentsel Yeşil Alanların Sürdürülebilir Yönetimi” adlı çalışmada, bu önemli konuya dair dikkat çekici bilgiler ve öneriler yer alıyor.
İklim Değişikliği ve Şehirler: Sorunlar ve Çözümler

Küresel ölçekte şehirler, sera gazı emisyonlarının yaklaşık %75’inden sorumlu. Bu nedenle, kentsel yeşil alanların karbon yutakları olarak etkin bir şekilde yönetilmesi gerekiyor. Ağaçlandırma çalışmaları, yeşil çatı uygulamaları, parklar ve diğer yeşil altyapılar, şehirlerin karbon ayak izini azaltmada hayati bir rol oynuyor. Aynı zamanda, bu alanlar ekosistem hizmetleri sunarak biyolojik çeşitliliği destekliyor, hava ve su kalitesini iyileştiriyor.
Kentsel Yeşil Alanlar ve Ekolojik Denge

Kentsel yeşil alanların sürdürülebilir yönetimi, sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal faydalar da sağlıyor. Bu alanlar:

Şehir sıcaklıklarını düşürerek enerji tüketimini azaltıyor.
Vatandaşların rekreasyon ihtiyaçlarını karşılıyor.
Toplumun psikolojik ve fiziksel sağlığına katkıda bulunuyor.

Özellikle, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmak için karbon depolama kapasitesine sahip ağaç türlerinin seçilmesi ve bu türlerin ekolojik dengeye katkı sağlaması büyük önem taşıyor.
Afetlere Dirençli Şehirler

Türkiye, deprem gibi doğal afetlere karşı hassas bir coğrafyada bulunuyor. Bu nedenle, kentsel yeşil alanların afet durumlarında toplanma ve barınma alanı olarak kullanılabilir şekilde planlanması gerekiyor. Özellikle yeşil alanlarda organik ve yumuşak tasarımlar, açık mekanlar ve sosyal etkileşime olanak sağlayan alanlar, afet sonrası psikolojik ve fiziksel iyileşme sürecini hızlandırabilir.
Kentsel Biyoçeşitlilik ve Doğal Türler

Kentsel alanlardaki doğal türlerin korunması ve kullanılması, hem ekolojik hem de estetik açıdan önemli. Doğal bitki türlerinin şehir peyzajına entegrasyonu, bakım maliyetlerini azaltırken çevresel faydaları da artırıyor. Ayrıca, bu türlerin yerel ekosisteme sağladığı katkılar, iklim değişikliği ile mücadelede kritik bir rol oynuyor.
Yeşil Altyapı Yaklaşımları

Çalışmada, yeşil altyapı kavramının kentsel sürdürülebilirlik için taşıdığı önem vurgulanıyor. Yeşil altyapılar:

  • Suyun depolanması ve yönetimi,
  • Şehirlerin soğutulması,
  • Hava kirliliğinin azaltılması,
  • Sosyal etkileşimin teşvik edilmesi gibi birçok fayda sağlıyor.

Bunların yanı sıra, yeşil altyapının karbon fiyatlama stratejileri ile entegre edilmesi, sürdürülebilir şehirler için etkili çözümler sunabilir.
İklim Dostu Peyzaj Tasarımı

Peyzaj tasarımında bitkilerin formu, rengi ve dokusu gibi özelliklerin insan psikolojisi üzerindeki etkileri büyük önem taşıyor. Örneğin, sakinleştirici bir etki yaratmak için yeşil ve mavi tonlarına ağırlık verilmesi öneriliyor. Aynı şekilde, insanların kendilerini daha güvende hissedeceği organik tasarımlar ve sosyal etkileşim alanları, psikolojik iyileşmeyi destekliyor.
Deprem Parkları ve Afet Yönetimi

Afet anında toplanma alanı olarak kullanılabilecek kentsel yeşil alanlar, hem barınma hem de sosyal etkileşim için önem taşıyor. Bu alanlarda, çocuklar için oyun alanları, spor alanları ve dinlenme mekanları gibi sosyal donatılara yer verilmesi, toplumsal dayanıklılığı artırabilir.
Sürdürülebilir Yönetim için Öneriler

Eşgüdüm ve İş Birliği: Kentsel yeşil alanların planlanması ve yönetiminde yerel yönetimler, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşları arasında iş birliği sağlanmalı.
Doğal Türlerin Kullanımı: Bölgesel iklim ve toprak koşullarına uygun bitki türleri tercih edilmeli.
Yeşil Alan Envanteri: Kentsel yeşil alanların karbon depolama kapasiteleri hesaplanarak bir envanter oluşturulmalı.
Toplum Bilinci: Bireylerin yeşil alanlara olan duyarlılıklarını artırmak için eğitim programları düzenlenmeli.
Dijital Teknolojiler: Kentsel yeşil alanların yönetiminde dijital veri ve analiz sistemlerinden faydalanılmalı.

“Kentsel Yeşil Alanların Sürdürülebilir Yönetimi” çalışması, şehirlerin iklim değişikliği ile mücadeleye nasıl uyum sağlayabileceğine dair kapsamlı bir rehber sunuyor. Bu rehberdeki öneriler, şehirlerin daha yaşanabilir, dirençli ve çevre dostu bir yapıya dönüşmesine yardımcı olabilir. Kentsel yeşil alanlar, sadece bugünün değil, geleceğin de temel ihtiyacıdır. Bu nedenle, şehirlerimizde daha fazla yeşil alan yaratmak ve mevcut alanları korumak için hep birlikte çalışmalıyız.

İndirmeler: T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hazırladığı Kentsel Yeşil Alanların Sürdürülebilir Yönetimi kitabı

 

Okumaya Devam

İncelemeler

Isı Haritası Metodolojileri ve İklim Değişikliği Risk Değerlendirmesi

Yayın Zamanı

tarih

Isı Haritası Metodolojileri Oluşturulmasına İlişkin Rehber, bankalar, enerji, çimento, demir-çelik ve daha pek çok sektörde iklim değişikliği kaynaklı geçiş ve fiziksel risklerin değerlendirilmesine rehberlik eden kapsamlı bir dokümandır. Sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda düşük karbon ekonomisine geçiş ve iklim değişikliğine uyum konularında sektörel analizler sunar.

Bu rehber, karbon yoğun sektörlerdeki riskleri analiz ederek, uygun stratejik çözümler geliştirilmesine olanak tanır. Geçiş riskleri, düzenleyici değişikliklerden itibar yönetimine kadar uzanan geniş bir yelpazede değerlendirilmektedir. Özellikle enerji ve çimento sektörleri, fosil yakıt kaynaklı emisyonlar nedeniyle yüksek risk kategorisinde yer almaktadır.

Anahtar Noktalar:

  1. Geçiş Riski Değerlendirmeleri:
    • Düzenlemeler (karbon fiyatlaması, şeffaflık gereklilikleri).
    • Piyasa ve tüketici davranışlarındaki değişiklikler.
    • Teknolojik dönüşümler (düşük karbon inovasyonları).
    • İtibar riskleri (çevre dostu olmayan ürünlerin damgalanması).
  2. Sektörlere Özel Isı Haritaları:
    • Enerji sektörü: Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla düşük karbonlu üretime geçişte önemli fırsatlar sunarken, fosil yakıtlar yüksek emisyon maliyetleri oluşturuyor.
    • Demir-çelik ve çimento sektörü: Karbon yoğunluğu yüksek, bu nedenle karbon yakalama teknolojileri ve alternatif yakıtlar kritik rol oynuyor.
    • Tarım sektörü: İklim değişikliği kaynaklı verim kaybı ve emisyon azaltımı gereksinimleri ele alınıyor.
  3. Fiziksel Risk Değerlendirmeleri:
    • İklim projeksiyonlarına dayalı sektörel kırılganlık analizleri.
    • Coğrafi konumlara göre risk sınıflandırmaları.
    • Doğal afet projeksiyonları ve hafifletme stratejileri.
  4. Inovasyon ve Teknoloji Kullanımı:
    • Dijital ikiz teknolojileri ile üretim süreçlerinin optimizasyonu.
    • Karbon yakalama, kullanma ve depolama teknolojileri (CCUS).

Neden Önemli?

Bu rehber, iş dünyası, yatırımcılar ve düzenleyiciler için riskleri azaltma ve fırsatları değerlendirme noktasında stratejik bir yol haritası sunuyor. Özellikle sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak isteyen sektörler için düşük karbonlu çözümler ön planda.

İlgili rehberin tam metnine.  aşağıda yer alan link üzerinden ulaşabilirsiniz.

Isi_Haritasi_Metodolojileri_Olusturulmasina_Iliskin_Rehber

 

Görsel Prompt: “An interactive map showing climate risk zones categorized by sectors, with icons representing industries such as energy, cement, steel, agriculture, and transport. The map is visually striking with red, yellow, and green color gradients to indicate high, medium, and low risk zones. Overlays include renewable energy symbols like wind turbines and solar panels, alongside industrial factories emitting CO2, all under a futuristic and professional design.”

Okumaya Devam

Trend

Copyright © 2024 Çevre Portal Türkiye'nin Sürdürülebilir, İlkim Dostu İş ve Sosyal Medya Ağı