İletişimde Kalın

İncelemeler

Radyasyonun Zararları Nelerdir?

Yayın Zamanı

tarih

Kısaca radyasyonun zarları konunda bilgi verecek olursak; öncelikle radyasyonun canlılar üzerinde genel bir olumsuz etkisi vardır. Bu nedenle  radyasyonun canlılar üzerindeki etkisini incelemek amacı ile yıllardır bilim adamları tarafından bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Radyasyon konusunda diğer zararlı maddeler gibi güvenli maruziyet dozu diye bir sınırlama ne yazık ki yoktur. Ayrıca her canlının radyasyona karşı hassasiyeti farklıdır. Hassa insanlarda normal çalışma koşullarında çalışan bir nükleer santralden dahi etkilenebilirler. Nasıl ki bazı insanlar bağışıklık sistemlerinin zayıf olmasından dolayı kolayca hasta olabildikleri gibi. Ayrıca  Avrupa’da, Almanya ve Fransa’da ve  Amerika’da ki bazı araştırmacılar  nükleer tesislerin standart çalışma durumlarında dahi çevrelerinde yaşayan insanların sağlığını olumsuz etkileyebileceği tezini ortaya koymuşlardır.

Bu çalışmalardan en önemlilerinden biri, Almanya’da 2002 yılında Alman Federal Radyasyon Korunma Ofisi (BfS) tarafından görevlendirilen Alman Çocukluk Çağı Kanserleri Kayıt Dairesi (GCCR) tarafından yürütülen çalışma dır.

Elde edilen verilere göre halihazırda Almanya nükleer santrallerine yakın olduğu yaklaşık 5 km çapındaki alanda yaşayan çocuklarda lösemi hızının beklenmedik şekilde 2,2 kat fazla olduğu tespit edilmiştir. Benzer şekilde sonuçlar alınan A.B.D. New Mexico’da ve Fransa La Hague’da yapılan çalışmalar da bu bulguları destekler niteliktedir.

Radyasyonun Zararları Nelerdir?

Radyasyonun zararlı olan çeşidi iyonlaştırıcı radyasyon dur. Bu tip radyasyon canlı yapı taşı olan hücrelerin genetik temel yapı taşı olan DNA’yı ayrıştırarak parçalanmasına neden olabilecek kadar çok enerji taşımakta ve DNA’nın parçalanmasıyla hücreler canlılıklarını yitirmesine neden olmaktadır. Bu parçalanma sonucunda doğal olarak dokularda bozukluk görülmeye başlar ve bu durum kansere yol açabilir.

Özellikle son yıllarda çevreye rastgele atılan radyoaktif atıklar insan, hayvan ve bitki gibi tüm canlıların sağlığını etkileyerek çevreyi ve ekolojik dengeyi bozmaktadır. Ayrıca radyasyon canlılarda genetik mutasyonlara ya da vücutta kalıcı deformasyonlara yol açabilir. Radyasyonun canlılar üzerinde ki etkileri cins, yaş ve organa göre değişiklik göstermekle birlikte, çocuklar ve gelişme çağındaki gençlerde genellikle görme organlarını etkileyerek görme bozukluğu, katarakt gibi rahatsızlıklara yol açabilmektedir..

Radyasyonun etkileri diğer bazı etkenler gibi anlık olarak ortaya çıkmaz bazen bu etkilerin meydana çıkması uzun zaman alabilir. Dünya üzerinde nükleer silah geliştiren ülkeler tarafından gerçekleştirilen nükleer silah denemelerinden dolayı radyoaktif maddelerle yüklenmiş  bulutlar, atmosferin yüksek tabakalarına ve stratosfere yerleşerek, radyoaktif yağışlar halinde yavaş yavaş yeryüzüne inmekte ve çevrenin, özellikle yüzeysel suların kirlenmesine neden olmaktadır.

Radyasyonun çevresel etkileri ülke ve sınır tanımaksızın yayılabilme özelliğine sahiptir.Bu nedenle binlerce kilometrelerce uzakta ki canlıları bile etkileyebilir. Örnek olarak son yıllarda meydana gelen Ukrayna’daki Çernobil kazasının etkileri sadece Ukrayna’da ile sınırlı kalmamış Karadeniz bölgesini de ağır bir şekilde etkilemiştir.

Radyasyonun Zararları Nelerdir?

Radyasyonun Zararları Nelerdir?

Radyasyonun Zararları Nedir, Nasıl Korunabiliriz?

Öncelikle radyasyon kaynaları hakkında detaylı bilgiye sahip olmamız gerekmektedir. Bu nedenle ilk olarak çevremizde yer alan radyasyon kaynakları nelerdir bunları iyi bir şekilde tespit etmemiz gerekmektedir.  Çevremizdeki pek çok cihaz ( Televizyon, Kısa Dalga Radyo, Mobil Telefonları, Röntgen Cihazları, Tomografi ve diğer Tıbbi görüntüleme cihazlar ve hatta bazı kanser tedavi ilaçları vb.) büyük oranda radyasyon kaynağıdır. Bu nedenle her nekadar radyasyondan tamamen kurtulmak mümkün değil ise de, zararlarını alt düzeylere  indirmek bizlerin elindedir.

Evde ve iş yerimiz de mümkün olduğu sürece kullanmadığınız elektrikli ve elektronik aletleri kapatın ya da fişten çıkartın. Bu bizlerin gereksiz radyasyona maruz kalma süremizi azaltır.

Bilgisayar monitörü gibi sürekli kullanacağımız cihaz ve ekipman tercihinde mutlaka düşük radyasyonlu ürünler tercih edilmelidir. Üzerinde “Low Radiation” etiketi bulunan monitörleri tercih edin ya da LCD monitörler kullanın çünkü LCD monitörler CRT monitörlere göre daha az radyasyon yayarlar.

Floresan lambaları gece lambası ya da okuma lambası olarak kullanmamaya özen gösterin,

Yattığınız ya da istirahat ettiğiniz yerde televizyon vb. elektronik cihazları bulundurmamaya özen gösterin yada en azından fişini çekin.

Elektrikli yada elektronik radyo alarm gibi cihazlar yerine mekanik yada en azından pille çalışan ekipmanları tercih etmeye özen gösterebiliriz.

Cep telefonu kullanmadığınız surece kapalı tutun ve açıkken kalp hizasında bulundurmayın. Telsiz yada cep telefonu baz istasyonlarının evlerinizin çatısına ve okullara hatta yakın çevrenize bile takılmasına izin vermeyin.

Gün içerisinde mesleğiniz gereği telefon ile çok görüşme yapıyorsanız mutlaka kulaklık kulanın.

Cep telefonu alırken SAR değerini kontrol edin. SAR<1 W/kg olan cep telefonlarını tercih edin ve son zamanlarda piyasayı kuşatan Çin malı telefonları kullanmamaya özen gösterin çünkü o telefonların bir çoğu testlerden geçirilmemiştir.

Saç kurutma makinesini sık sık kullanmamaya özen gösterin ve mümkünse akşamları kullanmayın.

Mikrodalga fırınlar çok oranda radyasyon yaydıkları için çalışırken en az 1 m. uzakta durun.

Elektrikli tıraş makinesi kullanmayın veya direk elektriğe takılı değilde şarjlı kullanın.

Televizyonu en az 2.5 metre uzaklıktan seyredin.

Çamaşır veya bulaşık makineleri gibi elektrikli ev aletleri çalışırken cihazların yakınında bulunmayın.

Bu yazımızda sizlere genel olarak Radyasyonun Zararları konusunda bilgi verdik.

Okumaya Devam
1 Yorum

1 Yorum

  1. Hakkı Şenel

    5 Nisan 2018 at 8:33 pm

    Başarılı bir yazi, özellikle ülkemizde nükleer santrallerin yapımına başlanması ile insanların bilgilenme ihtiyaci atmış durumda yazara teşekkürler.

Yorum yapabilmek için kullanıcı girişi yapmış olmalısınız. Kullanıcı Girişi

Leave a Reply

İncelemeler

Türkiye için IPA III 2023 Eylem Programı Finansman Anlaşması Yürürlüğe Girdi!

Yayın Zamanı

tarih

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki iş birliğinin önemli bir adımı olarak IPA III 2023 Yılı Eylem Programı Finansman Anlaşması yürürlüğe girdi. Bu kritik anlaşma, 16 Aralık 2024 tarihli ve 32754 sayılı Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanarak 17 Aralık 2024 tarihinde resmen uygulamaya kondu.

Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği Başkanı Büyükelçi Mehmet Kemal Bozay ve Avrupa Komisyonu adına Güney Komşuluk Bölgesi ve Türkiye Direktörü Francisco Joaquin Gaztelu Mezquiriz tarafından imzalanan anlaşma, Türkiye’nin AB uyum sürecindeki mali desteklerini güçlendirecek.

208,6 Milyon Avro Bütçeyle 6 Ana Sektöre Destek

Toplam 208,6 milyon Avro bütçe ile hazırlanan bu anlaşma kapsamında, Avrupa Komisyonu tarafından Türkiye’ye aktarılacak fonlarla, 2021-2027 yıllarını kapsayan IPA III Programı altında yer alan projeler hayata geçirilecek. Finansman sağlanacak ana sektörler şunlardır:

  • Temel Haklar
  • Çevre ve İklim Değişikliği
  • Sürdürülebilir Ulaşım
  • Tarım ve Enerji
  • İstihdam, Eğitim ve Sosyal Politikalar
  • Birlik Programları

Türkiye’nin AB Yolculuğunda Yeni Bir Sayfa

Bu projeler, Türkiye’nin Avrupa Birliği uyum sürecindeki çevresel, ekonomik ve sosyal hedeflere ulaşmasına katkı sağlayacak. Özellikle çevre ve iklim değişikliği, sürdürülebilir ulaşım ve enerji sektörlerinde yapılacak yatırımlar, ülkemizin sürdürülebilir kalkınma vizyonuna destek olacak.

Bu önemli gelişme hakkında daha fazla bilgi almak için Resmi Gazete kaynağına göz atabilir veya ilgili kurumların duyurularını takip edebilirsiniz.

Türkiye’nin Geleceğine Yön Veren Projeler

AB ile iş birliğinin yeni fırsatlarını yakalamak ve sürdürülebilir bir geleceği inşa etmek için IPA III Programı, Türkiye’nin önemli bir adımı olmaya devam ediyor.

Okumaya Devam

İncelemeler

Kentsel Yeşil Alanların Sürdürülebilir Yönetimi: Geleceğin Şehirleri İçin Anahtar Yaklaşımlar

Yayın Zamanı

tarih

Günümüzde küresel ısınma ve iklim değişikliği, şehirlerimizi daha dirençli ve yaşanabilir hale getirmek için acil önlemler alınmasını gerektiriyor. Türkiye’de, özellikle büyük şehirlerde nüfus yoğunluğunun artması, yeşil alanların korunması ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesinin önemini artırıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hazırladığı “Kentsel Yeşil Alanların Sürdürülebilir Yönetimi” adlı çalışmada, bu önemli konuya dair dikkat çekici bilgiler ve öneriler yer alıyor.
İklim Değişikliği ve Şehirler: Sorunlar ve Çözümler

Küresel ölçekte şehirler, sera gazı emisyonlarının yaklaşık %75’inden sorumlu. Bu nedenle, kentsel yeşil alanların karbon yutakları olarak etkin bir şekilde yönetilmesi gerekiyor. Ağaçlandırma çalışmaları, yeşil çatı uygulamaları, parklar ve diğer yeşil altyapılar, şehirlerin karbon ayak izini azaltmada hayati bir rol oynuyor. Aynı zamanda, bu alanlar ekosistem hizmetleri sunarak biyolojik çeşitliliği destekliyor, hava ve su kalitesini iyileştiriyor.
Kentsel Yeşil Alanlar ve Ekolojik Denge

Kentsel yeşil alanların sürdürülebilir yönetimi, sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal faydalar da sağlıyor. Bu alanlar:

Şehir sıcaklıklarını düşürerek enerji tüketimini azaltıyor.
Vatandaşların rekreasyon ihtiyaçlarını karşılıyor.
Toplumun psikolojik ve fiziksel sağlığına katkıda bulunuyor.

Özellikle, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmak için karbon depolama kapasitesine sahip ağaç türlerinin seçilmesi ve bu türlerin ekolojik dengeye katkı sağlaması büyük önem taşıyor.
Afetlere Dirençli Şehirler

Türkiye, deprem gibi doğal afetlere karşı hassas bir coğrafyada bulunuyor. Bu nedenle, kentsel yeşil alanların afet durumlarında toplanma ve barınma alanı olarak kullanılabilir şekilde planlanması gerekiyor. Özellikle yeşil alanlarda organik ve yumuşak tasarımlar, açık mekanlar ve sosyal etkileşime olanak sağlayan alanlar, afet sonrası psikolojik ve fiziksel iyileşme sürecini hızlandırabilir.
Kentsel Biyoçeşitlilik ve Doğal Türler

Kentsel alanlardaki doğal türlerin korunması ve kullanılması, hem ekolojik hem de estetik açıdan önemli. Doğal bitki türlerinin şehir peyzajına entegrasyonu, bakım maliyetlerini azaltırken çevresel faydaları da artırıyor. Ayrıca, bu türlerin yerel ekosisteme sağladığı katkılar, iklim değişikliği ile mücadelede kritik bir rol oynuyor.
Yeşil Altyapı Yaklaşımları

Çalışmada, yeşil altyapı kavramının kentsel sürdürülebilirlik için taşıdığı önem vurgulanıyor. Yeşil altyapılar:

  • Suyun depolanması ve yönetimi,
  • Şehirlerin soğutulması,
  • Hava kirliliğinin azaltılması,
  • Sosyal etkileşimin teşvik edilmesi gibi birçok fayda sağlıyor.

Bunların yanı sıra, yeşil altyapının karbon fiyatlama stratejileri ile entegre edilmesi, sürdürülebilir şehirler için etkili çözümler sunabilir.
İklim Dostu Peyzaj Tasarımı

Peyzaj tasarımında bitkilerin formu, rengi ve dokusu gibi özelliklerin insan psikolojisi üzerindeki etkileri büyük önem taşıyor. Örneğin, sakinleştirici bir etki yaratmak için yeşil ve mavi tonlarına ağırlık verilmesi öneriliyor. Aynı şekilde, insanların kendilerini daha güvende hissedeceği organik tasarımlar ve sosyal etkileşim alanları, psikolojik iyileşmeyi destekliyor.
Deprem Parkları ve Afet Yönetimi

Afet anında toplanma alanı olarak kullanılabilecek kentsel yeşil alanlar, hem barınma hem de sosyal etkileşim için önem taşıyor. Bu alanlarda, çocuklar için oyun alanları, spor alanları ve dinlenme mekanları gibi sosyal donatılara yer verilmesi, toplumsal dayanıklılığı artırabilir.
Sürdürülebilir Yönetim için Öneriler

Eşgüdüm ve İş Birliği: Kentsel yeşil alanların planlanması ve yönetiminde yerel yönetimler, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşları arasında iş birliği sağlanmalı.
Doğal Türlerin Kullanımı: Bölgesel iklim ve toprak koşullarına uygun bitki türleri tercih edilmeli.
Yeşil Alan Envanteri: Kentsel yeşil alanların karbon depolama kapasiteleri hesaplanarak bir envanter oluşturulmalı.
Toplum Bilinci: Bireylerin yeşil alanlara olan duyarlılıklarını artırmak için eğitim programları düzenlenmeli.
Dijital Teknolojiler: Kentsel yeşil alanların yönetiminde dijital veri ve analiz sistemlerinden faydalanılmalı.

“Kentsel Yeşil Alanların Sürdürülebilir Yönetimi” çalışması, şehirlerin iklim değişikliği ile mücadeleye nasıl uyum sağlayabileceğine dair kapsamlı bir rehber sunuyor. Bu rehberdeki öneriler, şehirlerin daha yaşanabilir, dirençli ve çevre dostu bir yapıya dönüşmesine yardımcı olabilir. Kentsel yeşil alanlar, sadece bugünün değil, geleceğin de temel ihtiyacıdır. Bu nedenle, şehirlerimizde daha fazla yeşil alan yaratmak ve mevcut alanları korumak için hep birlikte çalışmalıyız.

İndirmeler: T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hazırladığı Kentsel Yeşil Alanların Sürdürülebilir Yönetimi kitabı

 

Okumaya Devam

İncelemeler

Isı Haritası Metodolojileri ve İklim Değişikliği Risk Değerlendirmesi

Yayın Zamanı

tarih

Isı Haritası Metodolojileri Oluşturulmasına İlişkin Rehber, bankalar, enerji, çimento, demir-çelik ve daha pek çok sektörde iklim değişikliği kaynaklı geçiş ve fiziksel risklerin değerlendirilmesine rehberlik eden kapsamlı bir dokümandır. Sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda düşük karbon ekonomisine geçiş ve iklim değişikliğine uyum konularında sektörel analizler sunar.

Bu rehber, karbon yoğun sektörlerdeki riskleri analiz ederek, uygun stratejik çözümler geliştirilmesine olanak tanır. Geçiş riskleri, düzenleyici değişikliklerden itibar yönetimine kadar uzanan geniş bir yelpazede değerlendirilmektedir. Özellikle enerji ve çimento sektörleri, fosil yakıt kaynaklı emisyonlar nedeniyle yüksek risk kategorisinde yer almaktadır.

Anahtar Noktalar:

  1. Geçiş Riski Değerlendirmeleri:
    • Düzenlemeler (karbon fiyatlaması, şeffaflık gereklilikleri).
    • Piyasa ve tüketici davranışlarındaki değişiklikler.
    • Teknolojik dönüşümler (düşük karbon inovasyonları).
    • İtibar riskleri (çevre dostu olmayan ürünlerin damgalanması).
  2. Sektörlere Özel Isı Haritaları:
    • Enerji sektörü: Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla düşük karbonlu üretime geçişte önemli fırsatlar sunarken, fosil yakıtlar yüksek emisyon maliyetleri oluşturuyor.
    • Demir-çelik ve çimento sektörü: Karbon yoğunluğu yüksek, bu nedenle karbon yakalama teknolojileri ve alternatif yakıtlar kritik rol oynuyor.
    • Tarım sektörü: İklim değişikliği kaynaklı verim kaybı ve emisyon azaltımı gereksinimleri ele alınıyor.
  3. Fiziksel Risk Değerlendirmeleri:
    • İklim projeksiyonlarına dayalı sektörel kırılganlık analizleri.
    • Coğrafi konumlara göre risk sınıflandırmaları.
    • Doğal afet projeksiyonları ve hafifletme stratejileri.
  4. Inovasyon ve Teknoloji Kullanımı:
    • Dijital ikiz teknolojileri ile üretim süreçlerinin optimizasyonu.
    • Karbon yakalama, kullanma ve depolama teknolojileri (CCUS).

Neden Önemli?

Bu rehber, iş dünyası, yatırımcılar ve düzenleyiciler için riskleri azaltma ve fırsatları değerlendirme noktasında stratejik bir yol haritası sunuyor. Özellikle sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak isteyen sektörler için düşük karbonlu çözümler ön planda.

İlgili rehberin tam metnine.  aşağıda yer alan link üzerinden ulaşabilirsiniz.

Isi_Haritasi_Metodolojileri_Olusturulmasina_Iliskin_Rehber

 

Görsel Prompt: “An interactive map showing climate risk zones categorized by sectors, with icons representing industries such as energy, cement, steel, agriculture, and transport. The map is visually striking with red, yellow, and green color gradients to indicate high, medium, and low risk zones. Overlays include renewable energy symbols like wind turbines and solar panels, alongside industrial factories emitting CO2, all under a futuristic and professional design.”

Okumaya Devam

Trend

Copyright © 2024 Çevre Portal Türkiye'nin Sürdürülebilir, İlkim Dostu İş ve Sosyal Medya Ağı